3
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1631
Okunma

Penceresini araladı
Ve gökyüzünü izledi.
Sonra adımlarını geriye doğru atmaya başladı.
Hafif bir rüzgar esiyordu.
Perde bir o yana,
Bir bu yana dans ediyordu adeta.
Sonbaharın hüznü dolar içeriye.
Hafif bir titreme kaplar tenini,
Hüzün ve suskunluk vardır gecede.
Gökyüzünün üzerinde,
Boydan boya bir siyahlık...
Kimisi hilal şeklinde
Kimisi yıldız şeklinde
Parlayan, mücevherler vardı.
Nereden geldiği bilinmeyen
Meçhul bir yağmur boşaldı,
Bardaktan boşalırcasına.
Haykırışları, çığlıkları...
Odayı dolduruyordu.
Bu nasıl bir gece?
Bu nasıl bir rüzgar?
Bu nasıl bir yağmur?
Buram buram toprak kokusu dolar içeriye
İliklerine kadar çeker kokuyu.
Sonra bir anda hüzünlenirsin,
Ve gökyüzünden dökülen yağmur,
Artık gözlerinden dökülmeye başlar.
Yağmur dinmişti.
Rüzgar sessizliğe bürünmüştü.
Ve gökyüzü
Gecenin karanlığını üzerinden çıkarıyordu.
Tık.. tık... tık...
Bir ses duyarsın.
O an kapın aralanır.
İçeriye bir güneş ışıltısı doğar.
Gözyaşlarını saklarsın ondan.
Anlamamazlıktan gelir.
Ve yanına ilişir bir rüzgar hızıyla.
’’ Hadi kalk sabah namazına.’’ der.
Narin ve tüyleri okşayan bir sesle.
Çünkü o bir annedir.
Sesinden,
Bakışından,
Ellerini tutuşundan...
Anlar, seni.
5.0
100% (4)