3
Yorum
17
Beğeni
5,0
Puan
1803
Okunma

bir hanın iç dökmesini olsa olsa dağlar işitir
ne konaklayan ne giden bakmaz hancının yüzüne
ve… beklemek bir prangadır, bileklerini keser
ne çok çığlık yutmuştur han avlusu
kederden bir libas giyinir hancı daima üstüne
gidenler oluyor çoğunluk, diyor hüzünle
başka şehirlere göç edenler
yol uğrağı burası
kalmayı tercih etmiyor kimse
evsiz barksız ve yurtsuz yuvasız olursa belki…
bir umudu
gidecek yeri
sığınacak limanı olanlar
beklemez handa
uykulu gözlerin ve
yorgun başların
saçını okşar han yatağı sessizce
biri çıksa keşke, diyor
bilindik sonları nihayete erdiren
ezberleri bozan biri çıksa
söz ağızda yarım
kalp elde kırık kalmasa
azimli bir vaadçi
yılmaz bir günahkâr
bilindik sonlara karşı dursa
bir kez de açılan kapı rüzgâr darbesiyle
kendine kapanmasa
hadi susmayın, hadi konuşun
bavulunu elinde sımsıkı tutan yolcular
içtenliğinizi temkinlere ram etmeden konuşun
bileklerinizde uyuşmuş kan var
parmak uçlarına çöken dumanla
düşsün sözcükler içinizden
tam bir cümleye kavuşmasa da anlam
konuşun
uğultulu sesler bırakın duvarlara
yalnızlık dinsin bir yudum
hikâyenin tam burasında
yanılmayı isteyen bir hancı
umuttan bir kandil tutmakta geceye
hiç inandırıcı olmuyor
odasına sığınan son yolcunun yatağında kıvrılışı
ve sözlerin çehresinde duruşu
hiç inandırıcı olmuyor
hadi yürü kendi içinden bir yere
bilinmez olmasın attığın adım
gidecek yeri olanlara mahsus emniyetle
bir kez de hancının kalbine
hiç değilse bir müddet kalmak üzere
yürü
nafile…
ezberin sözünden çıkmıyor
tek bir sözcük bile
hancı hep çaresiz
duvarlarsa hep dilsiz
hancının başı çok kez gömülür
kendi göz çukuru içine
duvarları terki
kendisini terk etmesi anlamına geleceğinden
hancı
yasını kendi tutar
yıllanmış
kan rengi
kekremsi bir şarap gibi
göz yaşını içer
yalnız
kendi dudağı…
5.0
100% (11)