21
Yorum
28
Beğeni
5,0
Puan
5185
Okunma

Hava sağanak hüzünlü !
Sel götürüyordu güneşe mahrum terk edilmiş gönlümü
Yangınlara gebe arzular demlerken şu ıssız içimi
Diğer yandan umutların zincirini iyiden çürütmüştü
Harlı seller çoktan yağmalamaya başlamıştı geri kalan sarı ömrümü !...
Sağanak yağmurlarımın terkisinde sürüklenirken sisli hatıralar
Beni vıcık vıcık bir hasret çamuruna batırıp çıkarmaktaydılar…
Havanın içi hep dert dolu,
Hava sağanak kan ağlamaklı !
Ayrılık bataklığında mahsur kaldım, içim dışım kara sevdalı
Kader geleceğimi aşk okyanusunun derinlerine doğru fırlatmıştı
Yüreğim, dört mevsimlik sonbaharın inadına pes etmeyip,
Bir Donkişot gibi beni kara sevdamın peşine takmıştı…
Deli gömleği giydirilmiş bir aşık hissediyordum kendimi
Artık ürkütmeye başlamıştı beni aşkın sadakatsizlik halleri !
Kulaklarıma iyice tembihlerdim gelirken yanına içsel emrimi,
Gömleğimin kıyıcığında bir uğur olurdu nazar boncuğu gibi
Belki de bu yüzden öldüremiyordu sevdasız sevdan beni…
Çok geç anladım rüzgarların kırmadığını bahar dallarımı
Sana sevdasızlık suçu atmayı kendime hiç yakıştırmazdım
Ellerin günahı neydi deyip, suçu ellere de atmazdım
Geriye yalnız ben kalmıştım;
Kendim ettim, kendim buldum deyip her şeyi içime sakladım
Ve bütün bunların sonun da o mahur şarkıları bir başıma omuzladım…
Hava yağmur, bulutlar hazan yüklü
Hasretin seli kesmiş yaşamımın dört bir yönünü
Ayıramıyorum mutlu sayılabilecek herhangi bir günümü
Üç beş gün, hatta üç beş saatlik dahi olsa,
Bulamıyordum mutlu geçen bir anımı çünkü…
Nicedir sellere kapılıp gidiyor sevdalı ben parçacıklarım
Ben de biriken o ben’ler öyle bir ben’lerdi ki;
Her tek’im sanki,
Yağmur damlalarının içinde yolculuk eden bir ceset tanecikleri gibi !...
Dev serpintili yağmurlar boca ediliyordu ruhuma iri iri !
Dört dönüyordu bulutların altında mendilsiz yüreğim
Say ki senden ötürü sınıfta kalmış bir aşk-zadeyim !
Ateş sağanakların altın da ölüme doğru sürüklenmekteyim
Yaklaştıkça sen de ki cezbedici mutluluklara ümitlerim
Mümkün olsaydı sevdayı sensen kopya çekmek isterdim…
Bilseydi senin acılarına karşı olduğumu ölümüne müptela !
Senden ayırmayı ceza sayar mıydı hiç bu kötü talih bana.
Ayırır mıydı sonbaharı aramıza sokup, acı duymam için daha fazla
Batırıp çıkarır mıydı beni senin ölümcül hasret kokularına !
Yaşadığım her acı içinde, seninkinin bana mükafat olduğunu bir anlasa,
Korkarım ki acıyı dahi yasaklardı o kara talih artık bana….
Havanın Nisan kokulu böyle sarhoş olduğu zamanlar
Hemen silahlanırdı,
İçim başı boş gezen acımasız anılar…
Kısır tenhalar kan ağlarken cesedimi taşırdı sonbahar
Sokaklar ve buz kesen kaldırımlar
İşte tam da o zaman, ayrılık tamtamlarıyla beni tehdide başlarlar
Ve birden şahlanıverir tüm yitip giden anılar
Sanki bir gönül sarayından aşk kaçıracakmışım gibi
Kentin tüm köhne sokaklar da hemen pusuya yatarlar...
Anlardım sırılsıklam gök gürlemesinden o zaman da
kaderin bu yapay tuzağı ben daima
Başlardı acı acı ve çıldırtırcasına çalmaya
O güz sancılı ıslak ve vicdansız orkestra !!!...
İSMAİL HAKKI GÜRCANOK
( ONATÇA )
5.0
100% (33)