12
Yorum
24
Beğeni
0,0
Puan
1115
Okunma

biri vardı içimde
hani şu şairlerin solum dedikleri yerde olmalı
peygamber evlâdı falan sanırdım
batmayan gün edasıyla otururdu
onun için hazır köşkte
bütün lâleler onun için dikilirdi sanki İstanbul’da
ondan başka kimse sevgiyle geçmezdi boğazdan
vapurlar onu almadan ayrılmazdı limandan
seslenirdi uzaklardan beni bulurdu bahçede sarımsak sökerken
sarımsak ellim derdi, üzüm bakışlı yar
yıldızları beslerdi ışığıyla
ses eklerdi boğazına sessizlik kaçan dünyaya
bir harf bile yazsa ay gölge düşmüş yüzüyle
anlam arardı insan özünde, yakardı hiçlik savaşlarını
ne yazıyorsan gerçeğe ulanmalıydı yolun
geçin derdi oyunlarından sözcüklerin
güzel bir dünya kurmalı
böyle olmalı esas oyun
farklıydı arayışlarında kıytırık bir mekânın sade müşterisi
her adımında insanaydı varış yeri
kurmaca bir yaratık değildir insan yada mekânik
başkalarının ayarladığı zamanlarda bıraksın esas yüzünü
yapma yüzler takınsın, yapay gülüşlere kursun kendini
görmesin bile bir robota dönüştüğünü
her emre amade birey, kursun beynini
tek elinde kaç kukla ipi tutanlara
o biri hâlâ yaşıyor bende işlemiş kanıma insan deyişi
insani olmalı herşey deyip, insanca çırpınışı
bembeyaz sayfalarda güneş resmi dönüşür de gerçeğe
yürürüm izleyerek adım adım kazırım gölgenin kamburunu
bakarım İstanbul gerçekten bir keşmekeşlik içinde
nasıl çıkılırı ararım arayışlarda
nasıl çıkılır bu günün çarmıhından
06. 10. 2014 / Nazik Gülünay