8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1464
Okunma
sevdanın şiirini yazmaya meyilli bir adamdım ben
kafiye kurmaya yetenekli
kuramadıgı kafiyeler kadar fakir kabul edilen
muhtarlıktan kagıt alabilen ancak
bir turlu belediyesine ispat edilemeyen bir yoksulluktu bu
her ramazanda erzak torbalarıyla beslenen bir hanenin
tek becerisi yazmak olan
ve yazmanın bes para etmedigi zamanlarda
sokaklardan karton toplayıp satmanın asaletine inanan bir adam..
sokaklarında dilenirken yakalandıgı bir tanıdıgının gozlerinin icine bakarken
Allah rızası icin derken bogazında dugumlenen Rıza kelimesi
nasıl bir rızaydı ki bu
avucuna verilecek uc kurus icin
duasını satılıga cıkaran
nasıl bir tanrıydıki bu
sınav adı altında
coktan secmeli bu tur soruları sorarken
seceneklerin hepsini yanlısa cıkaran...
aklımın icinden cıkaramadıgım bu tuhaf hesaplasmaların
bu olmuyor diyerek silip yeniden yazmalarım
bu beni bekliyorsun diye seni aramayıslarım
bu seni arasaydım ne eksilirdim
nede cıkardı icimdeki seytan
taşlanmaktan korktugumdan değil
ya taşlanmassam diye
kendi seytanlıgımdan şüpheye dususlerim
uzerine dusen gorevi eksiksiz yapan bir fani gibi
nasıl bir gorevdiki bu butun faniler arasında eşit dagıtılmıs
ve tanrı, tanrı oldugu icin
tasıyabileceginden fazla yuku reva gormemiş kuluna
şehvetinden eritilmiş demirden daglar değil
düşünceden kaleler
ele gecmiş surlarımda
bir hüznün bayrakları dalgalanmakta
gögsümün kafesine saplanan sancagı tutan ellerin
ne son fethedilişidir bu benligimin
nede son teslimi
yıkılrken dizlerimin üzerine
yeniden ayaga kalkmak değil
o dizlerin uzerinde yeni bir aşka hazırlanısıdır kalbin
dindirilemeyen kanamalardan sersefil
ne tesellisidir bu gecen zaman
nede üstünü kapar yaraların
ne ayaga kalkar
nede yıkılır boylu boyunca
sevda dedigin avucumdaki ates parcası
ne söner kapayınca
nede alevlenir artık
’seni seviyorum’ yalanıyla...