0
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
830
Okunma
beyaz dalgınlık diyorum
bana geri dönünceye dek beyaz dalgınlık
pekiyi işitilmiş bir soru üzerine
yükünü eksiltmek için kılını kıpırdatmadın
gece soğuktur deyip kaçtın
sanki otuz beş numara bir ayakkabıyı giyecekmişsin gibi
sakallarından sarkan beyaza
ar geldi çocuk olmak
sıkarak dişini zincirlere baktı
demir topuzların boynuna dolanan atkı gibi üşüyordu gemi
üşümemek için mi yoksa
dans eden denizin zoraki
gücüne boyun büken bir sıkılganlık vardı üzerinde
elime alsam üzülecekti
sığ hayallerin kımıltısız küçük okyanusunda
kaptansız kalacaktı beyaz yüzü
masalar korunaklı ışıkların altında uyurken
rüzgarın kısık sesiyle ellerini mum ışığında yiyen aşıklar
mutlu olmuşlarsa kime ne
hem balıklarında bir kalbi var biliyorsun
iki demli çay molasında
gözleri ışıltılı
uykusu gelmiş kayalıklar
çıplak dalgalarla sevişiyor
daha ne istiyorsun
daha ne istiyorsun
tarihin sana değen hışırtısından bi haber
ve gümüş kanatlarını kıskandığın martı
ölü yavrusunu denize atarken bile
mola vermiyor uçmaya
koşarak anlatılır bu sevgi
koşarak
anlasana
beyaz dalgınlık diyorum
bembeyaz
tabanları buğday sarısı gitmeler
sefaleti kirpiklerini kapatarak unutan biri için
hiç de zor değil pencereleri örtmek
lakin hala üşüyor sol yanıma konan küçük kelebek.