11
Yorum
27
Beğeni
0,0
Puan
1947
Okunma

say ki kalbim çenesi düşük bir çocuk
eylemez beni sendeki bu sessizlik
cebimdeki iki buçuk lirayla kendimi demir paralar prensesi hissetsem de
aşkını dilenmedim
çünkü aşk dilenilmez dillendirilir kalpte
öldürür beni ağzındaki karanlık
-var git-
(her şeye rağmen, aşktın sen)
I
seni öyle çok sevdim ki
yokluğun yalnızca şımarttı kalbimi
aşk kuyudan Yusuf’un gözlerini çekmekti
korkarak rüzgarın sobesinden
ya da yürümekti
"çıplak ayaklı kontes" glbi
elinde kırmızı papuçlarla
cam sokaklarında çocukluğun
ağzımda kocaman ıslık
dönme artık
başımı döndürmüyor bu yalnızlık
olur olmaz ağlamıyorum
hepsi sebepli
düşünüyor gibi gözüküyorum gözlerime arada bir
kalbime özler gibi/
saygıdan aynadaki kadına
ve
anla işte aşka
II
birini sevmekle
-bir adam’a aşık olmanın-
arasındaki o ince çizgi
bilmem anlatabildim mi?
gülüşünde iskambil oynatanları değil
gülüşüyle çocuk büyüten devleri
üşüdüm dediğimde markalı ceketini omzumuza bırakan bir adamı değil
yüreğimi avuç içleriyle ısıtan serseriyi
ki üşümek dediğin bir anlık değil
(ağlarken
"ne olur ağlama üzülüyorum" demeliydi bir "yanım"
mesela annem
babam gibi
aşkmış
sevdaymış
-vefasız şeyler he canım-)
yalandan
şatafattan uzak adamları sevmek gerekti
...feleğin çemberini çilingirle açan adamları değil
yanlış adamları sevdik
fiyakasına toz kondurmayanları değil
gözüne kaçmış toz sayıp kirpiklerini kepenk gibi indiren adamları
evet!
ağzı beylik tabancası gibi laf yapanları değil
sessiz kitaplar gibi adamları sevmeliydik
dudaklarından aşk okuduğumuz
sen
bir kuşların
bir de aşkların eli sapanlı çocuğu
nasıl da yabancı gibiyiz
seni aşk bilmeseydim
belki kırılmazdı cam sokakları çocukluğumun
-vakitsiz-
soulmate