10
Yorum
21
Beğeni
0,0
Puan
2038
Okunma

İçimi kucaklayıp uyuturum
gece kavuşurken sabaha
kapımın önünde bekleşir çığlık kuşları
renkleri ayırır birbirinden şafak
astarsız bir ömrün son katını atmakla meşguldür kader
görünmez yazılar yazılırken alnıma
bakar kör olurum kendime..
Her gece başka yıldıza uğrarken kederim
derin bir kuşatma başlar ruhumda
sayısız bulut düşer gözlerimden yere
yer, gökyüzüm olur sonra maviden yoksun
ıpıslak taşlarda erir "orman" gözlerim
attığım her adım sevdayı ıskalar..
Bilinmez bir zamanda bağlanmış
mendilini arar gözlerim, baktığı her ağaçta
yeşile hasret zindanların birinde
yıllandıkça azalan tazeliğin bekçisiyim
haykırarak geçmişin puslu ufkundan
günün aydınlığına selâm eder dilim..
Ki ben bu yolun yolcusuydum hep;
iki dinler bir konuşurdu gözlerim sustuklarıma inat..
yaktığım mumları üflerdim birer birer cinnet saatlerinde
karanlığın göğsüne bilmem kaç hançer sokulurdu böyle minnetsiz
ve mesnetsiz kaç suça ortak olurdu ellerim!
yaralarım ondandır işte;
ondandır allı pullu güneşi kovup
gecenin orta yerinde patlamalarım!
Oysa..
kavi aldanışlarla muştulanan
ziyâdesiyle yorgun başımı daldırıp enginlere
bâkir cennetlere sokulmak şöyle bir..
soyunup cümle varlıktan
giyinivermek bir çırpıda hiçliğin entarisini..
çözüvermek sonra
içimde beklemekten paslanan düğmelerin ipini
yeni bir yaşama teğellenmek kendiliğinden..
sessiz ve derinden..
Nihâyet..
Acının uç vermesi yeniden..
umudun göğermesi kırık dallarda..
tek âvazda yükselmek
arş-ı âlâya...
Özlem TARHAN
Ağustos/2014