17
Yorum
33
Beğeni
5,0
Puan
3002
Okunma

Çocukluğum geçti gözlerimden.. Annemin kokusunu özledim.
herşey güzeldi biz çocukken
insanlar, mahallemiz, sokaklar..
komşular kapı önünde otururdu, akasya ağacının gölgesinde
şehre annemle inerdik, sultan dağına çoluk çocuk
salatalık başka kokardı, domates başka
çamaşırlar lavanta
yağmur yağar toprak kokardı şehir
güzeldi yani her şey
denizi bilmem..
deniz yoktu büyüdüğüm yerde
çayda öğrendim yüzmeyi mayosuz
boyumdan büyük işlere kalkardım
mesela babamın bisikletine
bacakarası binip kaçardım
bi keresinde komşu teyzeyi çok kızdırmıştım
canından bezmişti herhalde
etmişti en kötü bedduasını ’eskere gidesice’
yine bildiğimi okurdum da
öfkeye gülüş katmayı onlardan öğrendim.
gaz lambasında okurduk cin ali öykülerini
pişerdi aşımız gazocağı ateşinde
kestane kokar mısır patlardı sobamızda
salça sürülmüş ekmeği bal eylerdik
düşmanlığı bilmez
kızlı/erkekli oynardık kardeşçe
gece bekçileri vardı mesela
sohbet arası çaylar içilirdi sokak lambasının altında
bekçi arada varlığını öttürürdü
çöp arabaları motorlu değildi
kent, insanları gibi tertemizdi
yoksuldu ama gülümserdi insanlar
şeker dağıtırlardı çocuklara kandillerde
erik-ceviz çalardık bahçelerden de
çalınacağını bilmezdik düşlerimizin
bilmezdik bir gün kaybolacağını gülüşlerimizin
...
herşey bir anda bozulmadı yavaş yavaş söndü ışıklar
önce yapılar çoğaldı, evler birbirinin üstüne bindi
insanlar birbirinin sırtına
sonra seralaştı hayat, genetiğimize bencillik giydirildi
kentler böyle gri değildi, insanlar asmamıştı suratını
...
şimdi aynalar kırık..
baktığımız yüz bizim değil
kime baksak yalnız, kimi görsek kederli
çocuklar çocuk değil..
domatesler hepsi aynı boy tezgahlarda
tek tipleşiyor hayat
işinden evine, evinden kendi içine
bulutsuz griler
yeşili azalmış bir dünya
grileştikçe koyulaşan gökyüzü
kuşlar da terkediyor bizi
soğudukça soğuyor ilişkiler
her şey yapay, gülüşler bile
kanadıkça kanıyor yaralar
boyunduruk var sanki boynumuzda
tutsak gibiyiz
ya da dolap beygiri, bir döngünün içindeyiz
zincirlenmişiz ayaklarımızdan
zulmün elleri boğazımızda
görünmez bir pranga bizi bağlıyor
ekmek aslanağzında
mahkumuz adeta dayatılana
yakılmış köy, bombalanmış şehirler gibiyiz kırık-dökük
yüzümüz ellerimiz kan içinde
mavi ve yeşil yoksa savaşlar niye
aşk ve sevgi azalmışsa
yaşamak niye
...
bir umut var hala göğün altında
belki varabiliriz mutlu insanlar yurduna
o uzak diyarlara..
çıksa diyorum bilinç aydınlığa
yırtılsa karanlığın gözleri
umutlar yeşerse gazze’den rojava’dan
kobane’de yenilse katiller, kırılsa zulmün elleri
halklar dönse yüzünü güneşe
yağmur yıkasa kanlı ellerini şehirlerin
süpürsek sokakların kirini
çocukların aklından
sağ elimizi sol göğsümüzün üzerine koyup haykırsak diyorum;
eyy elleri nasırlı hayat, duyuyor musun..
haydi kalk! bizim bu hayat,
bizim!..
hasaN karaşahiN
13 temmuz 2014
5.0
100% (28)