34
Yorum
66
Beğeni
0,0
Puan
3056
Okunma


En sığ sularda bile
tutup ellerinden
yüzdürdüm köhne hayallerimi
En değerli taş gibi
bastım bağrıma acılarımı...
Derdim önümde
sevincim ardımda
yol aldım yıllar boyunca
bir gezginin
yorgun, üşümüş adımlarında.
Misafir oldum düş saatlerine
alevinde ısındı tükenmiş kalemim.
Cevaplar aradım sorular sordum
tutundum şimşek ağına.
Karanlık suların rıhtımında
inilti ile yansıdı şehsuvar...
Bir tek yıldız
yer vermezken Dolun’aya
Gecenin nabzı attı
kuş konmaz boşluklarda.
Kaç şiire oturdum kim bilir ?
Benden çoktan geçmiş bakışlarda...
Göçebe bir korku
çukurlaştı başımın altında
Ölüm şiirleri
sarardı yayıldıkça.
Bizi bırakıp giden
adımların ardında.
Ne yana baksan
yaralıyım anlayacağın
Biraz ötemde duruyorken aşk
imkansızlığın önünde durdu saat.
Haczedilen sessizliği
teneffüs etti kemiklerim.
Gurbetin gergefinde
boyandı kızılcık rengine
kanlı satır gibi cümleler...
Boylarının ölçüsünü aldı
dünyayı verdiğimiz çocuklar.
İçindeki bahçesinde
siyah önlük giydi torunları..
Dokuz ay on gün
birikti avuçlarında.
Çiçekleri ertelendi
kundaklanan baharların...
Hep bu havalar değil miydi
üzgün bulutlara özlem yükleyen.
Yalnızlığa çarparak giden satırlarda...
Müsvedde idi hayat
kandilinde yağ kalmamıştı ömrün
Temize çekilse de kimi zaman
konuk gibi geldi ölüm...
Çevrilen bir tek filmdi yaşam
Sessiz harflerle kapandılar
istemesek de tüm kapılar...
Ferda,ca