13
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1237
Okunma
iki çocuk kovalıyor birbirini, ellerinde birer bıçak
martılar bile daha sakin, eğer düşünecek olursak
düşmeden tezgahlara fırından çıkmış taze simit kokusu
açlık bu …
…………
yabancısı değiliz,
tanıdık tarafımızdan, peşimize düşen bütün gölgeler
bak sanki bizim sokağımızdan çıkıp gelmiş gibi bu kediler
hani doğduklarında günler boyu elimizden süt içirdiklerimiz
biliyoruz ki şimdi gene acayip kaynayacak yüreklerimiz
çünkü biz seviyoruz.
“güle sorma, o bilmez aşkı, sevdayı, neşeyi ….”
ama merak işte,
neden hep değişmez başlıkla çıkar günlük gazeteler
güneş doğmadan yazılır gibi aynı heceyle aynı kelimeler
tefrika roman dili sanki, hani ezberimizden bildiğimiz
erkek ağladığı zaman ağlayıp, kızla beraber sevindiğimiz
bu kaderdir diyoruz.
“kimi dertten içermiş, kimi neşeden ….”
esmiyor rüzgar,
içi geçmiş öğle vakti uykusu sanki, dalgalar dargın denize
bilinmezler saklanmış kuytulara, çekip kepenkleri üstüne
biz açıktayız, bir yaprak düşer birden saçımızı karıştırarak
getirip bırakır tam ortasına ibadetin, sırtımızı okşayarak
bugünde avunuyoruz.
“ümitsiz bir aşka düştüm, ağlarım ben halime ….”
dayar kulağımızı dinleriz sesini,
içerde şafak boyaları üzerine derin çentikler atılırken
türküler söylenir sazlar daha inmeden duvardaki yerlerinden
güvercinlerimizin üstü ölü topraklar, yitik hürriyetlere benzer
gene de hiç üzülme, ilk ziyaret günü boşlukta kalırsa gözler
hasretlere alışıyoruz.
“ayrılık yaman kelime, benzetmek azdır ölüme ….”
şimdi tam zamanıdır,
beraber yok edelim sevişmeler gibi bütün duygularımızı
karanlıkta seyre dalalım, emanete verilmiş sıkıntılarımızı
çiçeklerimizin zehrini koklayalım fanusumuz içinden
ruhumuzdaki park etmiş sancı, kararımızdan vazgeçirmeden
artık ölüyoruz.
“geçti muhabbet demi, ağla gönül yan gönül ….”
…………….
martılar takılıyor çığlık çığlığa son vapurun ardına
iki çocuk, ikisi birden kayboluyor sokak aralarında
ilk odunlar atılırken, ateşi dünde kalmış fırınların içine
hayat bu …
CEVAT ÇEŞTEPE
5.0
100% (1)