7
Yorum
21
Beğeni
0,0
Puan
1294
Okunma

yine aynı kaftanı biçtiren, aynı acıyı giydiren aynalar
söyleyin bu kaçıncı sızı…
kalbini bir değil bin açmalısın ki
önce hissetmeli sonra duymalısın
yeraltı zindanının çığlıklarını
o çığlıklar ki, etten ve kemikten
o çığlıklar ki, gökten denizden
güneşten… yoksun
susmayın!
ateş topu, zehir küpü tüneller
anlatın kömürden, kordan masalları
dağlara, taşlara ve toprak kokulu annelere
onlar ki- bir efsane bir kahraman
sonsuzluğun bahçesinde açan nar çiçekleri
hepsi - demirden çelikten cengâverlerdi ki-
hiç erimedi yürekleri
bir top karanlığı sarsa da zalimler
kavrulmuş bedenlerinize
siz hep aydınlık siz hep ışık… hep güzel
bak! orada öylece parlıyor ruhlarınız
nurdan güneş topu
şimdi gökler kaynıyor
ateşten kelebekler yağarken, kömür ormanlarına
onlar ki yaktılar çınarları, yaktılar selvileri
bir avuç pula söndü ışıklar
bu is bu yanık ten kokusu
bu utanç tablosu
kazındı inleyen yüreklere…
yine akşam indi öksüz kırlangıç tepelerine
hüzün estiriyor rüzgârlar, kömür kokan sokaklara
ılık ılık kanarken gönül yaraları
sessiz suskun güller…