0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1300
Okunma

Ne Mümkün
Gökyüzünün mavi,
iyiliğin ak olduğu bu hayatta sahanın dışında kalmak ne mümkün?
Ne mümkün kalbin kavislerini dolaşıp
ücralarına giden kanın tesirini susmak!
Bir damladan bin damlaya dönüşüp,
bir kelimeyken cümle içinde olmamak ne mümkün?
Ne mümkün her an yaratılanken,
yaratıcıya özenmeden ataleti tercih etmek!
Ah derdi meslek edinip ahın günahkarıyken,
feryadı figan edip ağlamamak ne mümkün?
Ne mümkün muhabbetlenerek aşkın kemendini
gönüllü takıp takıştırıp,
içinin uçurumlarından intiharı denememek!
Aynacılar çarşısında ayna ayna dolanıp da
ayna olmayı denememek ne mümkün!
Ve mümkün olana imkan verip
şu aleme bir Davud olmayı dilememek
ne mümkün?
Ti-netim
Bu kadar yaşamak çok geldi bana.
İçime taşan bu dışarısı yetti artık.
Bu andan tezi yok gökyüzünü sileceğim
ve toprağın hakkı olanı vereceğim.
Her eşyanın firavun,
her duanın belam olduğu
ve çığlıkların yerine ses bombalarının duyulduğu bu hayatı yaşamak
çok geliyor bana.
Ben’i öldüren sahteliklerin sahnesinde rolüm yok artık.
Dilimin dininden kalbimin inancına dönüyorum.
Haklı olan beni takip etsin,
aklı olmayan bin adım geri çekilsin!
Sen benim sayısız kalbimden birisin.
Beyan ediyorum tek aklımsın.
Yaşadığım binlerce an içinde binlercesi değilsin elbet
ama unutulmazlardan bir an’sın.
En çok da var olan herşeyimin
ne ilki ne de sonusun
ama pek mühimi ve kıymetlisisin.
Çünkü sen benim yiğitliğim olan imanımsın.
En ziyade istikbalim,iyi niyetlerimin ihvanısın.
Ey imanım.
İnsan dertleri nisbetinde ısrarcı oluyor Rabbine karşı.
Her derdin,
her anında pür telaş ihlasla Rabbine yöneliyor.
Sahici adam olmayı böyle öğreniyor aslında.
Sağlığını sıhhatini böyle kıymetlendiriyor.
Sevdiklerini böyle farkedip kabulleniyor.
Dertleri insanı pişirip pişirip dünlerden bugünlere kotarıyor.
Derdi olanın umudu,
umudu olanın da korkusu oluyor.
Korkusu olan Rabbine sığınıyor,
Rabbine söylüyor halinin ahvalini.
Derdimiz olmasa bir nesne gibi var olup miadımızı dolduracağız ve hiç olmamış gibi var olacağız.
İyi ki derdimiz var,
iyi ki derdimizi arz edebildiğimiz Rabbimiz var.
Nef(e)sinin sefiri ol
ama esiri olma diyesi bir nef(e)si olan.
Rabbine söylemeden hiçbirşey yapma,
ne nefes al
ne de nefes ver diyesi
bir haklı olan.
Bir ehli dil de diyesi ki
bir günaha bulanıp gel
ve ağlan kalbinin ücralarından
ve aklan ki yeniyi,güzeli
ve doğruyu yaşayıp yazabileceğin bir halin olsun.
Öyle ki hiçbir tenhalığı kalmasın ömrünün
ışığın değmediği.
Öldürülüp yol kenarına atılmış bir kelimenin cesediyim.
Üstüm başım gece.
U-mutsuzluk içime işleyen sancı değilken
iyiliğin tekrarıyla koşuyordum aklımın kalbine.
Bir yanlış takıldı ayağıma
sonra kirlendiğini gördüm dünyanın.
Ben bu değildim aslında
bu kadar çok gerçek değildi hayatım.
Babam
bamteline basmadan ölümün
yarına merhaba deseydi.
Ben yine masalı olan bir kahraman olacaktım.
Ve para kazanmayacaktım!
Haydi gürültü yapalım.
Fincancı katırlarını ürkütüp
yağmur bulutlarını carpıştıralım.
Belki vicdanımızın sesini bastırır,
kalbimizin hissiyatını susturabiliriz.
İşte bu gelinen ilk vaktin sonu yarındır.
Herşeyi mislince birikip iki katı hüznü
ve bir hayli çok tövbeyi gerektirir.
Bir ziyadeleşen doğru vardır
birde yalnızlaşan!
Her ikisi de bizim kendisine ram olmamızı ister.
Birde bin bir çeşit eğri vardır,
halini doğru gibi söyleyen.
Ben’i,bizmiş gibi hissettirip havaya sokan
ve havayı kirleten.
İşte bu
hayatın içimize doğru uzayıp gelen neş’esine dur deme vaktini iyi bilmek ferasetini gösterenleri sevmek iktiza eder.
Onlara sevgi duruşunda bulunup
saymak daha mümkündür çünkü.
Bir kez bile vaktini yaşamamışken
nasıl anlayabilirsin nereye baktığını,
neyi dinlediğini
ve hangi gerçeğin peşinde olduğunu?
Radyo haberleri gibi dinlediğin hayatı
ne kadar yaşayabilirsin
ve gazete okur gibi karıştırdığın
hangi hayat kitabını
okuduğunu söyleyebilirsin?
İki gerçeğin bir hakikat ettiği
ve iyiliğin sahtesine itibarın sahne aldığı
yarınlara doğru yaş(lan)ıyoruz.
Bizi bilen biliyor diyenlerin
kendini bilmezliğine rağmen yokuşun başındayız.
Bir anlamazla
bir bilmezin izinde
bir de kalbi olmayan aşkların çukurundayız.
Kendimizden artırdığımız hiçlerin
ve atamızdan miras yokların zenginiyiz.
Ve mutluyum,
huzurluyum
çünkü vicdansızım diyecek kadar kahırlıyız.
Her aynaya vargücümüzle düşman
her yalana heran teslimiz.
Zira biz etten kemikten önce çamurdanız!
Ruhumuz içimizde ruhsatsız varlığımız.
İste sen busun dedi bir adam
bastığı yeri göstererek ayaklarımın altındasın
ve benim hizmetimdesin
ey dünya!
Diğer adam gafildi
ve kalbini işaret etti
sen burdasın ey dünya
gözümün gördüğü,
kulağımın duyduğu
ve dilimin tattığısın,
seni seviyorum dedi
birgün toprak olacağını unutarak!
Dünya ben bir yolum dedi,
ya yürür gidersiniz bir cennete
yada yürür kalırsınız cehennemim de!
Tercih sizin dedi.
Tercih sizin!
İç içe geçmiş dünlerime"ben"diyorum.
Hepsi yan yana geliyor,
üstüste alt alta bir"ben"oluyor.
Kimi güzel,
kimi çirkin,
kimi ak,
kimi kara,
kimi arı ve duru,
kimi kasvetli
ve gece ama işte sonuçta hepsi"ben"!
Ben tüm dünlerimin birikmişi bir neticeyim.
Biraz ecir,
biraz iyilik,
biraz öfke,
biraz muhabbet
ama hep yarına dair umudum.
Belki tövbeyim,
belki bütün bu dünlerin nâdimi aciz bir adamım.
Ama nihayetinde insanım ve bağışlanmaya muhtacım!
Ey Rabbim;
herne kadar birileri sen yokmuşsun gibi verdiğin nefesi teneffüs etseler de
Sen birsin ve varsın.
Kahhar isminle zalimleri,zulmedicileri,şer tuzaklar kurup haksızlık edenleri kahreyler,
onların canlarını cinnetlendirirsin.
Sevdikleri herşeyin acısını tatdırır,
iyiliklerini heba edersin,
sevinçlerini murdar eder,hayırlarını hüsran eylersin.
Sen rahmanurrahimsin.
Mazlumların ahını duyar
haklarını teslim eder,
zalimleri rezil rüsvay eylersin.