2
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
916
Okunma
’Siz’ kelimesiyle duyarsızlığa sesleniyor bir çocuk. O çocuğun diliyle; olmayan merhametlere...
geceye vurdu ellerini çocuk, yüzüne sürdü sonra
karardı, aydınlatamadı içini yüzleriniz.
üzüldü hiçliğinize... kendi hüznüne sığındı
içerledi geçip giden insanlığın kayıplarına
kaçtı... yoruldu... yorgundu artık yaşanmışlıkları
hiçliğinizi fısıldadı mevsimlerin en güzü
ve en gizli sırlarından kopardı güneşinizi, rüzgar
yalın ayak çocukların ayakkabısızlığıydı suçunuz
ayaklarına battıkça diken, kan koktu umudunuz
onların mevsimleri ölümün duasına uyanırken
sizin eylülleriniz mutluluk tuvaliydi belki
çığlıkları kulak tırmaladı onların, öldü kulaklarımız
siz şehirlerde, sokaklarda, arka mahallelerde susarken
sizin çoçukluğunuz renkli uçurtmaları olan gökyüzüydü
ve çocukluk, kurumuş bir heceydi onların dilinde
ellerinizde en pahalı kokuların boş yüzsüzlüğü
umursamadıkça kirleniyordu yürekleriniz
onların yürek kokusunu duymazdınız ki siz
uzun bir yalnızlıktan geçiyorsun sen çocuk
içinde eskimeyen bir gülüşle gizliyorsun yaşanmışlıklarını
hüznünü kumdan yapılmış kalelerde yıkıyorsun
ve gömüyorsun gözyaşını, tozlu ellerinin ayasına
vuruluyorsun her terkedilişinde,
her yoruluşunda vicdansız bedenlere sövüyorsun
tarumar ediyorsun olmayan merhametlerini
parçalanmış bir insanlıktan geriye sen kalıyorsun...
bembeyaz,
tertemiz,
masum
büyüyorsun...