5
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
2241
Okunma

Ekberin ve ezellin yegane gülü sen
Sakadan dökülen matem bülbülü sen
Envai camlara,asit buğular dokunur inceden
Ervah; seçilip yazılır karanlık bir heceden
Kitaplar silik, her kalem oynatan bir söz
Verip veriştirir ışığı süzmeyip o perdeden
Güneşi kapat, nedir bu karın uğultusu
Gözlerime aynadır gözlerinin kuytusu
Uyansam ve dirilsem yanıbaşında senin
Siyahtır hala saçların,
Gözlerimde Ashab-ı Kehf uykusu.
Sorup soruştursam kuşağımda bir dinar,
Panayırda tamaha doymayan o canlar.
Hangi kefeye koysam bulunmaz bir dengin,
Güneşi solduran,baharı çatlatan o rengin.
Yüzüme bakıp duranların dilinde bir sancı,
Sabahın ayazı gecenin şebnemine yabancı.
Göğün sinesinde inci,bulutlarda bir vera,
Hummalı yüreklere dokunurmuş bu veba.
Umutların bittiği yerde İbrahimin ateşi,
Yanıverse putlarım, bıraksam çocuğu eşi.
Bir çocuğun nasırında kesilse sözüm,kopsa gövdem
Yenilmem Hacerin sessizliğine,
Çatlayan bağrıma dolana kadar zemzem.
Yürü Nuhun gemisi, yürü Süleyman’ın tahtı
Yürüsün Hüseyin’in Kerbela’da ki ahdı
Hatrı var alanın,gönlüm ayaklandı büyük panayıra
Süleymandan telaşlı tahtım,girerken billur sarayına
5.0
100% (2)