2
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
1898
Okunma

Kentlerin rahminde doğmaya hazır piç acılar!
Evladının bedeninde sigara söndüren, işkenceci babalar
Ve ırzına geçildikten sonra öldürülen çocuklar..
I
Seni sevmekle başladı en azgın yaralar...
sen, benim sabıka kaydım
sıtmalı akşamlarda onardığım yalnızlığım
ömrümde bir yama gibi sakladığım..
Ben seni seviyorum, öksüz çocuklar gibi...
ben seni, kalbime savrulan bir ustura gibi ...
Hep yolunu gözledim, gelmedin..
Takvimler beklemekten, ben yoruldum seni özlemekten.
II
Savruk aşkların öznesiydim,
anlamımdan yoksun kaldım bir zaman
işitilebilsin diye aşkın ayak sesleri ve şiirlerin iççekişleri..
III
Unutma kalbim!
sen kendi memleketinde sürgün
aldatıldım, ağlatıldım
adına sarıldım...
adını sordular söylemedim / adınla dolaştım sokaklarda
sustum, adınla yaşadım
resminle kendimi yatıştırdım
upuzun ağrılarda kalbimi sensizliğe alıştırdım.
Işığın infaz edilen karanlığında
’yarasalar sokuldu geceye..’
unutuyorum ellerini tutmayı
gözlerini unutmaktan korkuyorum!
IV
Kalbim ağlama;
çölleşti kent, kokusunu yitirdi güller
rengimi çiçeklere, bedenimi açlıklara veriyorum.
Hüzün stokladım bu kente...
Her şey sığar kentlere;
acılar, iniltili yoksulluklar, ağrılı yalnızlıklar, amansız ayrılıklar..
Sığdırır, küfürleri, çırpınan sevgileri, ihanetleri, katilleri, cinayetleri...
’fakat bir aşk, bir intihar, bir ömre ancak sığar’..
/ Sığmaz ki çığlıklarım ağzıma;
sensizliği katarsam
sesim sığmaz şarkılara...
Yaşıyorum hayata, ölüyorum ölüme sığmam ki.../
V
Ağla kalbim;
iki yüzlü merhabalara çıkar sokaklarım
saçlarımda eylül yağmurlarının ıslaklığı
rakı tadında sarhoş şiirlerim..
Kimseler bilmiyor, yalnızlık bizi oynardı, farkındalığın yalın ifadesinde...
Herkes sürüklerken geceden sabaha vurmuş cesedini;
kimileri kırık aynalarda paramparça yüzünü toparlama telaşında!
üşüyen düşlerine prezervatif giydiren seks işçisi kadınların trajik öyküsü-
tenlerinde eski bir aşkın ateşi küllenip dururken acıların örsünde!
VI
Geceye rehin bırakılmış çaresiz susmalarda,
herkes sürüklerken geceden sabaha vurmuş cesedini;
kimileri yenilgiye ayarlar saatini...
ve yeni bir güne kusar hazmedilememiş yenilgisini.
aslından, aşkından, adından, aklından ve insanlığından (çıkar) yeni sabahlara...
geceye yalnızlığını, yastığına gözyaşlarını,
’cüzdanlarına ihanetlerini’ saklayarak çıkar yeni sabahlara...
Hüznün, acının, açlığın, acımasızlığın hüküm sürdüğü bu hoyrat kente bir isim bulamadım.
birine verdiğiniz sevgi, size ansızın gözyaşı olarak geri döner.
Oysa, bu kent seni ’bağrında bir yara gibi taşıyarak öğrendi’..
açlığın, vahşetin buyruklarında
esaretle ödenir özgürlüğün bedeli
herkes kendini bileyen bıçak olur
telaşlı
ve
korkak!
VII
Ah kalbim unutma!
yaşamaktan beslenir ölüm
suskun
ve
ıssız!
Ölmek yerine, yeniden doğar acılar
kimsenin geçmişi silinebilir değildir,
herkes hep bir şeyler alırken geçmişinden
her yolculuk biter, herkes kendine döner bir gün
herkes bir gün silinir gider;
bir tek biz kalırız vurulmuş kuşlardan ve paslı hayatlardan geriye...
(Birdal ERDOĞMUŞ)