2
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
1276
Okunma
büyük odada oturuyorduk
yani küçükken her şey büyüktü
dizleri arzulu bir pencerenin yokuşundan
yıkanan gözlerimi avutuyordum çocuktum
sonra yanı başımda bir ağaç dalları eğik
ben mi kırılmıştım bilmiyorum
bahtiyar ve mutsuz kuşlarını ağırlıyor
gökle arasında ki mesafede başka kuşları
eğilir başım eğilir
eğilir kanarım iç sesimi çekimser dudağına
uyanmaya yakın yaprakların dalgınlığı
ve damla damla boynu bükük şarkılar
o eski masallar
sarı boyalı evin demir kapısı
ardında atan kalbimiz ve heyecanımız
ve duvardan sarkan menekşelerin öksüzlüğü
hep öyle teselli ederim rüyalarımda kendimi
o menekşe üzülüp gittiğimi bilirdi de
kalbimi onarmak için rüzgara girdiğinde
gölgesi ile seslenir usul ve sesiz
boynuma sarılır kokusuyla
ağlayacak olsam aynı kıpırtı ve heyecan
döner başım
kimi sevdiğimi unuturdum
karanlık kendini koyulaştırıyor
bir ayağım suyun içinde kayalıkları geçiyor
mutlu balıkçıların suyu öpen kürekleri
boşluğu ve denizi öyle ısıtıyorlar ki anlıyorum
anlıyorum yağmuru sezinliyor rüzgar
bahar gelecek
dağların yelelerini okşayıp yeşiller bastırıyor aniden
kaybediyorum kendimi
baksana
nereden nereye geldim.
5.0
100% (8)