5
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
2114
Okunma

sen ki sevgili;
bana koşmayı unutup, kala/kaldığın noktada..damağıma yapışan seslerin kırdım kafesini ki
derinlerindeyken ben, nefesimi de tutmayı bıraktım yüreğinin altında...bir yağmur göçüydü su yokluğunda gözlerimden süzülen..parmak uçlarımı yanağıma gömerken ben dokunmadım bir daha hiçbir camın buğusuna...
(...)
Devrik cümlelerin imlası ile
yazmak seni,
eksik kalıyor vurguları
eksiltiyor ki
yaşam(ak)la eş değer olmuyor
biliyorum...
hani diyorum içimi
söküp parmaklarımla
bıraksam bir masanın
üzerine/boş
ve izlesem
bir film gibi
seni/
geçmişi/mi ki
offf bir yanmak
bir yakmak
duygusu ki
sorma gitsin...
ve yanılmanın
dayanılmaz acısı
kedi gibi kıvrılır
sıcağında yüreğinin
bu/ bana oluyor
sadece bana...
sonRa...
beklemiyorsun
kimseyi
hiç bir durakta!
alıp veremediğin
sorular düşmüyor
dilinden ve
cevap vermiyorsun
hiçbir soruya...
pas geçip haber
bültenlerini,
kapıyı/gazeteyi
denizini/mavisini
şehrin
dalgasına/damlasına
aldırmıyorsun...
çünkü
öyle bir boşluk ki
derin
öyle bir boşluk ki
ellerin
dolmuyor bir türlü
yüreğinden söküp
atamadığın...
o her neyse
adını bile koyamazsın
yürek nüfusunda
ve gereksizleşir
sıfatlar
işte o zaman...
bir büyü
gelip konar kuş kanatlarında
parmak uçlarına
çözülür kapıların kilitleri
‘’o beni anladı!’’
diye bir söz aks eder
çınlar kulağında ki
şaşırarak sesine
hayretler içersinde
yürürsün kendine,
adım atmak bir eylemdir
cesaret değil…
sen/
benim için
bir sevgiliden daha fazlasıydın...
(...)