4
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
2170
Okunma

Hayat zıtlıklarla dolu ne tuhaf.
Hani gözün gördüğü zıtlıklar bilinirde
birde görünmeyenler var.
Belli bir sebebe bağlanmayanlar,
çözümü olmayanlar,
seçmediklerimiz…
İçimizin başka,
dilimizin başka olması mesela.
Deriz ya Sevgiliye git,
git deriz ama dilimizdedir o kelime yoksa gitmesini hiç istemeyiz.
Hani git demek kal demektir aslında.
Beni yalnız bırak demek,
bir saniye bile senden ayrı kalmak istemiyorum demektir.
Bana dokunma demek,
sımsıkı sarıl bana sarılmazsan eğer,
yaşayamam demektir.
Gün olur kaçmak isteriz ya Sevgiliden.
Hani günün belli saatlerinde görüşüp konuştuğumuz
belli sınırlar içinde yaşadığımız Sevgiliden,
nefesinin sıcaklığını hissettiğimiz,
gözlerinde eridiğimiz,
bir AN bile bizden ayrılmayan
BÜTÜN olduğumuz Sevgiliye kaçmak isteriz.
Aslında kaçtığımız yalnızlıktır,
kendimizdir,
O’nsuzluktur.
Ama diyemeyiz işte.
Yalnızlığın pençesinde nasıl parça pinçik olduğumuzu söyleyemeyiz,
hasret ateşinde nasıl kavrulup yandığımızı,
kül olduğumuzu söyleyemeyiz.
Söylemenin çare olmadığını da iyi biliyoruz çünkü.
Zamanı vardır zira,
her şeyin bir zamanı vardır,
Sevgiliyle BİR olmanın da bir zamanı vardır ve bedeli.
O sınırsız aşkı sınırlayan
dış etkenler vardır.
Sevgiliyleyken varlığını unuttuğumuz bir dünya vardır
acıtan gerçekleriyle.
Durur karşımızda Çin Seddi gibi tüm haşmetiyle.
Durdurur sevdanın coşkusunu,
ateşini söndürür…
AŞK direnir dünyaya,
sınırsızlığının sınırlandırılmasına öfkelenerek direnir.
Bundadır bazen git demesi Sevgiliye.
Sınırları kabul eden Sevgiliye kızması bundandır.
Yalnız kalmak isteyişi de bundan sebep…
Naciye ÜRÜN
Şubat 2011-Kadıköy
5.0
100% (4)