3
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
2992
Okunma

Ne dersin üstat bu kadar üzülmekler nedendir?
Hiç mi anlayan olmayacak bizi?
Her zaman geceleri bir başımıza kalınca
Kara kaplı defterimize acılarımızı, özlemimizi, yalnızlığımızı mı yazacağız?
Bize hiç gün doğmayacak mı?
Yıldızlar bize hiç gülümsemeyecek mi?
Mehtabı sevgili ile seyre dalamayacak mıyız?
Gemi güvertesinde elimizde simit, martılara bakarken,
Omzumuza dokunan olmayacak mı hiç?
Sevdalara küskün kız kulesini hep bir başımıza mı seyre dalacağız?
Acıların demlendiği ince belli bardaktan hep yalnızlığı mı yudumlayacağız?
Ahh üstat!
Sevgiliye âşık olamayışımdandır İstanbul’a sevdalanmam.
Boğazda gözlerini görür gibi olurum masmavi, engin, hırçın.
Beykoz’da yüreği, sakin, huzurlu, sevgi dolu.
Salacakta romantizm gurup vakti hüzünlü bir buğu.
Tophanede nargile kokusu…
İstanbul’da çıplak ayak toprağa basmak kadar imkânsızdır
O’na dokunmak bilirim.
Oysa Üsküdar’ı her yağmur alışıyla sırıl sıklam olur yüreğim.
Rıhtımdan bir demet gül alıp koşmak isterim.
Ama dünyanın en güzel çiçeğine bir avuç yaprağı nasıl verebilirim.
Olsa olsa Emirgan’da bir lalezar sunabilirim,
Sultan Ahmet’te kanayan bir gül
Belkide Pierre Loti’de bir bardak tavşankanı çay.
İstanbul kadar büyüsün isterim sevdam
Her yanı kaplasın.
Ve sevgili her sokak başında yüreğimle karşılaşsın.
Ahh üstat!
Sevgiliyi İstanbul’da bulma ümidini sevdim ben
Ve İstanbul’u sevdim,
Umudumun zifiri gecelere uyanmasına inat…
Naciye ÜRÜN
Üsküdar- Kasım 2008
5.0
100% (5)