5
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
1289
Okunma
Bağdaş kurmuş acılar yan yana,şiddetli ateş
hangisine yanaşsam iki büklüm yanan bedenim
yutkunurken bir bir boğazıma düğümlenen hıçkırıklarımı
ışığı sönmüş gözlerimden boşalırdı kanlı yaşlarım
rüzgarın uğultusunda kaybolurdu sözlerimin anlamsızlığı
kaderin demir pençesine takılırdı,düş kaçağı hayallerim
“Sabır” derdi tılsımını yitirmiş sesim
içimin yılgın herşeyden bezmiş yaşam çığlığı
adım adım süründürüyor karanlıklarının dehlizlerinde
her kayboluşum da tarifi imkansız bir korku sarıyor
dehlizler gittikçe artıyor ve ben ürperiyorum
omuzlarım her yitirilişlerimle eziliyor
ve o çığlık guguklu saat gibi şaşırmadan çalmakta
kamburu çıkmış yıllarımın vebali ağır
üç beş sadaka niyetine es geçmişim isteklerimden
keşkelerim virüs gibi çoğalırken
direncini yitirmiş umutlarım
sarı bir mevsim düşer
ömrümün yazgısına,dağılırım
karanlığın ilmeği dolanır boynuma
nefesi kesilir baykuş ötüşlü uğursuzluğumun
ellerimin içler acısı sefaleti gülümser hain hain
mutluluğun bu aç seslenişi büyüdükçe
kurban veriyordum ruhumu kendimden uzaklaşarak
her şey anlamsızlığın içinde eriyip gitmekte
bir yangın alev alev umutlar yanmakta
canlar mavi bir duman göğe uzanmakta
elem veren bir yangın manzarasıydı bu
yıldızlar yere inmiş ağıt ağıt ağlıyorlar
bir yıldızların sesi birde yüreğimin dinmeyen feryadı
sac üzerine vurulan çekicin gürültüsü gibi
çın çın çınlıyordu sağır kulaklarımda
bu ölüm yangınından paramparça çıkardılar beni
işte!
Saçlarım,
cam keskini bakışlarımla gözlerim
işte!
sonunda susmayı öğrenen dudaklarım
bakın!
orada ölmeyi öğrenen kalbim
ve usumun cinnet geçiren gülüşü
çıkardılar beni ya artık ömür
ellerimde yanık bir takvim
Güz Yaprağı sancısı
5.0
100% (10)