13
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1956
Okunma
caddelere yeni yol şeritleri çekiliyormuş,
beyazlarını zaman silmiş eskilerinin yerine.
bulutaltı taşkını birkaç damla gözyaşı
birer nokta olup düşüyormuş üzerlerine.
işte o an ne oluyorsa oluyormuş bizlere,
canımız düş denizine dalmak istiyormuş
birdenbire,
nedense …
nehir boyunda yürüyorduk uygun ve ağır adımlarımızla
zaman; en doğru ibresindeydi kanatlı pusulaların.
çocuklarımız; bizden özgür ve kahkahaları yüreklice
teslim tebligatlarını almamışlar daha küçücük ellerine
liman kokulu bulut olup bastırmadan yakamoz yıldızlı gece
düş penceremizde bir gül yeniden açarmış saksı içinde …
günleri doğru hükümlerle ve hücrenin dışında yaşıyorduk.
radyomuzun düğmesiyle sevişirce her çevirdiğimizde
zamanın yanlış anlaşılacak zamanlara hiç benzemediğini
gölgeli sokaklardan duyunca anlıyorduk o şarkının sesini.
eğer zaman akşamsa hüzzam, sabahsa saba gibi
düş penceremizin çiçek kokuları içimize doluyormuş sanki …
yani her tarafından ter ve inşaat sesleri yükselen bir arena
uzakta değil soluk alışlarımız tutmuşuz ellerimizden
yaşayanların yada yaşadığını sananların değil, bizim ancak
bu her kokunun tadından farklı bir yemek pişiren ocak.
düşler gibi, uyandığımızda terimiz üzerimizde soğuyacak
penceremize en masum ve utangaç halimizin resmi asılacak.
sanki bir düş denizinde yüzüyor olmuşuz
masaya düşmüş başımız, gülümsüyormuşuz
ve çaylarımız soğumuş bardaklarımızda
içimiz sıcak, oysa daha bir yudum bile içmemişiz.
yeni yol şeritleri çekiliyormuş caddelere
canımız üzerlerinde yürümek istemiş
birdenbire,
nedense …
CEVAT ÇEŞTEPE
5.0
100% (1)