"Yalanlara kanıyoruz
ve yasal kurşunlarla kanıyoruz durmadan..."
Göğün yüzünde asılıyken pençesi efkarın
bir doğum muştular melekler tedirgin
Gökyüzünden uzanır ellerim size...
Koparıp göğsümden asırlık naraları
iliştiririm boynunuza
cevşen diye!
Hani derim, hani eşitti herkes..
neden bunca ağlamak boyun bükerek
neyin telaşı bu
nereye yetişecek insanlık...
Taş mı tutacak hep eller,
gözler yosun mu bağlayacak...
Zordur
savaşmak bilirim
korkunun ecelsiz gölgesiyle..
Dumanlar savruluyor akşamın voltasında
adımları çığlık çığlık çığ gibi adamların..
Ortasında görünmez bir
savaşın
kadınlar ve
çocuklar...
En çok da onlar sarılıyor ateşe
Şeytanın ilmiyle yanıyor insan
unutarak birbirini
ve uyutarak en çok da kendini!
Zulme kalkmayan başı
tez
zamanda ezmeli
ki olmasın yeryüzü mahşer yeri...
Yırtılırken sayfaları bir bir bu karanlık defterin
zalime çanak tutmak da neyin nesi!
Yeni canlar düşerken rahmine anaların
umutlar yeşermeli acıların koynunda
ki bu
hasret müjdeli bir vuslata ermeli...
Derim ki yine:
İyilikti mayanız; hatırlayın!
Kaldırın örtülerini yüzünüzün
Dağıtın "çapulcu"
hüzünleri!
Kavil verildi ilk
zamanlardan
buza çalmak yoktu sözleri;
soğukta yaşamaz kır
çiçekleri...
Özlem Tarhan Yağcıoğlu
On altı aralık/ikibinonüç