1
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1337
Okunma

Gerçek bir olaydan esinlenilmiş, yola çıkılmış ama kahraman (Zarife) bir noktadan sonra kendi hikayesini kendi yazdırmıştır. İmgelemde canlanan, derdini kendi anlatan bu yaratıklara bitiyorum :D
Eğdi başını Zarife ve titredi soğuktan.
Sokulmadı kimseye üşüdü yalnızlıktan
Otuz yıl bu, dile kolay, hep zorlukla yaşamaktan
Anlamadı nasıl geçmiş hain yıllar acımadan.
Dudağında bir mırıltı, eller havaya açık
Yoldaşını uğurluyor gözlerini ayırmadan
Böyle mi olur yaşlılık, hem bu kadar mı çabuk?
Ağırlaşan bedeni kopamıyor bu tabuttan
Baktı ellerine Zarife, bir yel esti uzaklardan
Sesler ki çınlayışı, azapları anımsatan
Enişte Bey ve Teyze Hanım;
Yeter, dediler, bıktık!
Geldi senin zamanın
Bunca emek, bunca çaba
Değer mi sana acaba?
Hem gelin gelecek yarın
Sen ve paçavraların,
Şimdi , derhal toparlanın!
Ah Zarife, vah Zarife!
Yetimsin, öksüzsün diye,
Aldılar gül gibi elini,
Tutturdular bir çengele.
Gösterdiler az uzaktan
Düğün filan Hak getire!
Öldürdüler hep dayaktan,
Verdiler bir kötürüme
Adam çirkin, adam sakat
Kıvrık elli, eğik belli
Zarife’de yok kabahat
İstikbali, baştan belli.
Tam otuz yıl dile kolay.
Ha bir bebek, ha bu koca
İçi rahat, gözü nemli
Hele de mezara koyunca
Akla düşer ilk dediği
İçi titrer, göğsü yanar:
“Kız Zarife, işte kocan,
Korkma bakar, maaş sağlam
Kıvrılsa da bilekleri,
İki küçük çengel gibi…
Duramazsın sırıtmadan,
Ne gülüyon kız Zarife?
Gülmez mi hiç, gülemez mi?
Bir kurtuluştur onunki
Korksa da rahattır artık.
“Dövemez ki, dövemez ki “
Şule TEK
5.0
100% (1)