8
Yorum
18
Beğeni
5,0
Puan
1496
Okunma
sokaksız kentler
boş masalar gibi
iç içeyim kendimle
kuşlar çiziyorum tahtaya
bir bozlak neminde
tundra ağaçları yalnızlığında
para resimleri ciddiyetinde
gülümsüyorum hayata
sağanak izdüşüm muhayyilesiyle!
işe yaramaz
defansif söylemlerim var
billur ahenkli alışkanlıklarım
kodesten seyre alışkın
kalın çarşaflar seriyorum kitaplara
eski dostlara
Dostoyevski meselâ
farkındayım
içimi kemiren
tüm bu " ben değilimler"
aslında "ben böyle değilim" eğrilmesi
-salkım söğüt-güneş ilişkisi-
hani ne yapsan olmaz bâzen
senkronizeden saptı mı
bir kere/bir kare hayat
çırpınır durur göğüs çaprazında
en/gel/lene/meyen bir aşk çarpıntısı
musaf tahtası ezberiyle!
son şiir bu belki
son gemi
son istidâ
son dua
bu kez yenildi istilâcı atlar
iyi gelir belki umarsız rahvan adımlar
iyi uyur belki böyle rahatlar anılar
kimse duymaz
kokusu tükenince
bir karanfilin son sözlerini
ne tahtadır kutsal olan
ne çivi
ne karanfil vardır avuçlarda
ne çarmıhın matematikle ilgisi
ama yine de toplanır altında insanlar
tapar
gördükleriyle değil
hissettikleriyle!
soru
kan mıdır kanatan elleri
aşk mı avutur hayâlleri
mutlu bir gülümseme arar(sın) yine de
var olmaktır acıya dayanmak
direnmek, inanç iksiri
sevmek gibi!..
aşk kör eder insanı
canını alsa da
bir güneştir yine de Azrail hani!
gidemezsin
biri bakar karşıdan çivi gibi
durursun öyle
ellerin yanlarda
kalakalır tahta gibi!
senin hiç günahın yok kadın!
uzak tut ellerini karanfilden
kutsal karanlığa göm gözlerini
aldım içindeki mikrobu!
artık ilk günkü gibi
hiç sevilmemiş gibisin!
şiir bitti
gidebilirsin...
artık;
sokaksız kentler
boş masalar gibi
iç içesin kendinle
kuşlar çizebilirsin tahtana
tundra ağacı yalnızlığında
para resimleri ciddiyetinde
gülebilirsin!
lâkin hiç sevinmemiş gibisin!..
.
.
Tanrı seni korusun!
ToprağınSesi
.
5.0
100% (20)