4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2758
Okunma

Bütün soru yumağını kentlere sakladı siyah topuklarım
Penceremden penceresine düşleri taşıyan trene bindim
Dökülmüş beynimi toparladım sarkarken kendimi
Ülke-siz-im kuyruğundan sürüklenen palyaço çocuğum ben
Satılığa çıkarılmış düş peşindeyim (düş peşime)
Hüzünlü elmaslardan kuğularım var göl kanarında yüzen
Su sesi kulağıma okyanustan akan duyuyor musun-uz?
Üşüyorum yüreğimi saklayarak kimse görmeden
Aynadan saçlarımı tara ne olur dökülmesin kızılboyam
O zaman kim bana monolog gülüşler satar unuttun mu?
Kuğu sesi duyuyorum yüzü yüzüme değen ölü zambakların
Yıldızlara sesleniyorum kayın, kayın bu gece düşlerimden
Önce sen gidiyorsun elimden kayan elin bırakıyor sonra beni
Küllerimi egeye atın o dipsiz maviliğe küsersem eğer
Bu akşam kuğuların ölüm öncesini dinliyorum soğuk pencereden
Havada kar var soğuk üşütüyor bedenimi
Parmaklarım uyuştu yazmaktan yılmadan yazacağım!
Kapıma bir misafir minicik yavru kedi
Yazmaya ara vermeden izliyorum titriyor sütü içerken
Üşümese gelmezdi haylaz buldu sıcak kalbin sahibini
Ben bir kuğuyum minik kedi ne zaman öleceğimi bilmeden gir içeri
........
Ve öldü kuğu öncesi kadın…
Üzgündü kedi bir isimi bile yok kimlik edinmeden
Uçup gitti kalbi (uzak) ülkesine kadın…
Kuğularda ölür bir gün unuttun mu kedi?