4
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
1856
Okunma

aramızda bir şey var.
seninle benim aramda...
memleket gibi
memleket/im gibi
başka hiçbir dilin
henüz anlatmadığı...
(...)
Kokun, ciğerlerime
hücrelerime kadar işliyor
kemiğe giren vida gibi
bu kentin lambaları altında
yüzünü düş/ündüğümde
ve yaslan
uslan sen boşluklarımıza...
biliyorum,
perdelerin kapalı
biliyorum,
aydınlıktan korunmak için tüm çaban
yangında ilk kurtaracaklarının
listesi içinde var mıyım?
eşyaların ve renklerin ki
sahi hangisi daha kötü...
tekrarı olmayan rüyalar gibisin
topla dağıtmış olduğun çocukluğunu
erken kalktığın sabahlarda
ve bil ki
her sabah,
odama taşan yaşama telaşlarının
elektriğine çarpılıyorum
sana ıslak teminle...
parmaklarımın arasından
kaçıp gidiyor zam/AN
bilerek ardından gitmeyeceğimi ki
kelimelerinin sağanağındayım
sana sussam
sana sus(a)sam
boğulacağımı bil/iyorum...
yosunlu,
durgun ve yorgun olmayan
limanların arayışında
İç/sel savaşlarında esir düşmüş
yorgun yüreğim ki
dünyanın ortasında
trotuar taşlarından kurulu
şehrin berduş evsizi...
ve bil ki sevgili;
kelimelerimle batarken denizine
yaralanırken harf harf
ve gülerken
delirirken tırnak işaretlerinde
sahte mutluluklarla
su-su-yo-rum şimdi...
su-su-yo-rum
sesim cümle olup sana düşüyor
sana dönüşüyor
bi/liyorum...
şimdi yatağında yalınayak
bentlerine akıyorsun
ve çoğaltıyorsun kendini özenle ki
ben, şehrin kenar süslerine dönüşen
silik ışıkları altında seni bulabileceğin
köstebek deliklerini arıyorum...
ve gül kokulu teninin üzerinde
seni açacak
terinde işlenebilecek harfleri topluyorum
ıslak/sahilinden...
Frigya mezarları gibi
gizli deliklerindeyken sen
elimde parmak aralarıma damlamış mumla
patikalarından/kıyılarından ve kuytularından
sana geçitler arıyorum
içine girip büyümek
büyümek
büyümek adına ki
umursamadan yürüyorum
geceden/sabaha...
ve bil ki sevgili;
kirpiklerinden
çıplak bir melodi yayılıyor sessizliğe/
sensizliğe
bil/iyorum
asla bağışlamadın beni
göğüs uçlarındaki uçurumlarının çizgisinde ki
yaşamdan alıkoymadan beni
bırakırken sessiz/sensiz
sen;
yüreğimi kaplayan bu korkuya
kanımın akmasına izin veren kadın
kadınım...
senin yüreğine akıyorum
kelimelerimin tınısından
vazgeçerek delilenmelerimden
densizliklerimden
avuç içlerinde izler bırakıyorum
t-anı diye
yüryüreğim, aklıma el verdiğince ki
ayva göbeğinin ortasında duruyorum
(gül/düm..n’densiz ve yersiz)
bir çocuğun kahkahasında
geceye bulanırken gün
kokun düşüyor burnuma
üşüyorum...
tırmanırken doruklarına
dibini görmediğim karanlıklarına
iniyorum/ıslak ki
umuttun/
unuttum teninde dağılan şifreleri...
sahi
kelimelerin çıkardığı
ıslak sesi duy/uyormusun
çocuk parklarının
sessizliği kanıksayışı gibi
bu gece yarısı
şehri soyuyorum teninden ki
sen bendin/benimdin
(var) olmasaydın,
(var) olmazdım...
(...)