yol
O ’na
sarışın düşler topladın bâ-hâr yorgunu adamın gülüşlerinden eteklerine konan yaralı güvercinler s’isli bir ayrılığın gözyaşlarını içerken acıyla muştulanan rüzgar doldurdu yanak çukurlarını ölü ceninler doğuruyordu zaman kasıklarında akan sular silip süpürüyordu sevdanın tozunu toprağın bağrına sıkılan nifak tohumları güz kollarında çürütüyordu umutları bozkırlı çocukların zılgıt sesleriyle irkilirken yer ve gök ak’deniz kokulu gidişler yakardı genzimi boğazıma takılırdı yağlı ilmek saçların bâ-hâr kokardı bâ eser efil efil hâr usul usul yakardı göç eden göçmen kuşları havalanırdı göğüs kafesimden limandan gemiler kalkardı ardımsıra şehir bomboş olurdu ayaklarının izinde ölürdüm ölüp ölüp dirilirdim sonra vişne kızılına dönerdi gönül hanemin iç hatları başak sarısı özlemler biriktirirdim yarınlara yedi düvele nam salan küfürler savururdum gidişinin ardından irkildim hiç bir yol sana çıkmıyor mâh’şer’e kadar ayak izlerine gömülüyor haykırışlarım duymuyorsun ey gözleri döndüğüm kıblem neredeysen çık gel aşkı kıyam ettim gülüşlerinde Barış Çiçek |
hiç bir yol sana çıkmıyor
mâh’şer’e kadar ayak izlerine gömülüyor haykırışlarım
duymuyorsun
ey
gözleri döndüğüm kıblem
neredeysen
çık gel
aşkı kıyam ettim gülüşlerinde