16
Yorum
55
Beğeni
5,0
Puan
2987
Okunma

bu karmaşanın dilini kesin
kahrolsun bu çaresizlik
kahrolsun!
paslanmış kulakları sağır eden sesler
sırtımı hangi duvara yaslasam
-evvela eski bir taş ustanın nasırlaşmış yüreğini hissediyorum-
yıkılıyor.
gözlerinin izahi yok
sağ yanağını örten saçlarının anlamı
sokul yanıma sen ve tırnaklarıma bak!
bak ve geçir sırtıma
titrek ellerinin hırsıyla
ki
sığmaz ömrümün yokuşana
omuzlarında günahımı taşıyan bir kadın
delirmeye başlar birden akrep,
ve peşine takılır yelkovan
ben gücüm yettiğince
bu- zaman kargaşasında
bu- hiçliğin içinde
zaman derim,
duvar derim,
yaslanmak derim
ılık ve dumanımsı bir hayale
-mesela bir yosmaya -
o bile ...
düşümü düşüne
yüzümü yüzüne çevirip
başımı yere eğdirip
gülüyor kadın
umudumun mavi salıncağının
ipini kemiriyor
ve çölümden geçiyor gölgenin ayak izleri
soğuk hemde çok soğuk
belkide yorgun ve belki de yarı ölüdür karanlık
karanlık
o bir doğuşla bitişin fecri
o hafif bir andır aslında
en iyi yolculuktur bir omuz hizasında
esmer benziminin tarifi ya da ayrıcalığı yok
tüm esmer benizliler gibi kinliyim sadece
ve kinliyizdir esasen tüm tenlere hatta
-afrika ya bile
üstüm başım yalnızlık içinde
ki ben bile korkarım geceleri
duyulmaz karanlığın o inleyen sesi
sokul yanıma sen ve tırnaklarını geçir ki
yüzün yüz bulsun yüzümden
hem de yüz bin kere
...