10
Yorum
18
Beğeni
0,0
Puan
1844
Okunma

“Nil” nehrini öptü alnından, süzüldü “Ay”
köprüler kurulmuş akmış birbirine iki kıtadan
seyrettim, ibretlik kahkahasında oynaşan gülüşleri
ve bir anın aymazlığında,
aleni sunuldu aşk dünyaya;
“meğer silinmiş izlerim çoktan”…
“Nil” nehrini öptü alnından, süzüldü “Ay”
köprüler kurulmuş akmış birbirine iki kıtadan
seyrettim, ibretlik kahkahasında oynaşan gülüşleri
ve bir anın aymazlığında,
aleni sunuldu aşk dünyaya;
“meğer silinmiş izlerim çoktan”…
.
Cam gibi maviydik önce
okyanus kadar derin.
Umman kadar susuzduk aşkta…
Ben kırılgan kanatlarımla kozamı yırtma;
Sen üç günü sevdaya sığdırma telaşında…
Ellerin saçlarımın sarısında dolaşırdı.
Varsın olsun derdim hep,
denizköpükleri kadar çoğalırken parmaklarının ucunda
istemezdim de zaten ikinci bir baharı
vakit mütemadiyen sonbahar ruhumda…
Kör taklidi yapıyordum gözlerinin önünde
bakışlarının saplandığı folluğa
bir girdap olurdu hafiyeliğim bazen
içime ağlardım her buluntuda…
Hatırlarsın bir kar tanesiyle aklamıştım ayrılığı
giderken içimde kalan seni bilmeden,
seni silmeden gözlerimden…
Ayrı savruldu ıslak dokunuşlar o dem, bu dem
deli bir rüzgâr gibi esti özlemler.
“Ben beni yitirirdim gözlerinde
bundandı belki de uzağına gömülüşüm”
Ayaklarımın yönünü çeviremedim o gün bu gün aslında,
yüzünün kıvrımlarını ezberlemişim.
Yanımda hiç uyanamasan da, ne zaman kırpsan gözlerini dünyana
ağlarım sevdanın azaldığına
biliyorum
çok sevilmek ağır yüktü omuzlarına
“Ben sen de yitmişken aşkla,
sen başka aşkların doyumsuz devasında”
Oysa ömrümdün, ömrüm…
Kayıp gitmeden evvel avuçlarından
parmaklıkları söküp kafesinden
kırılgan kalbimi bıraktığımda…
Evet,
hiç keşke dedirtmedim kınanmış dilime
dilimin ucunda bekleşen sabırsız istemlerime
ihtimal de vermedim kesin dönüşüne
“ümit ettim her yıkılış sonrasında”…
“O isimle çağrıldım” her görüş gününde yanına
pusarken nefesim kapı aralıklarında.
Cellâdım oldu boynuna dolaşan ellerim
çığlıklar ardında sus doladın dudaklarıma
gürültülü söylenirken adımın sessiz harfleri
kandiller yanan odamızda…
Kalbindi istediğim
sevdim ve sevmenin acizliğiyle tutuştum yıllarca
“yıllandım”
yaşlandım seni sensiz de severek,
“an ki küstahça”…
Her tökezleyişimde takıldım ,
yeniden çakıldım hayatının cenderesine
Öfkeden kuduran bir denizdi sözlerim
bastırdım, dualaşan avuçlarımı göğsüme
yılmadım, yıkılmadım yine de…
Zamanla inatlaşan acabalarla yürüdüm atiye
belki yeniden yanardı o ateş içinde.
Sus dikip dudaklarıma, öylece yatmıştım rüyalara
özlediğimdendi, sevdiğimdendi sayıklamalar…
Ve bir bir kayan yıldızsız göklerin karasıydı yüzüme şavkıyan
mutluluğumaydı kastın
katıksızdı çünkü yaşattığın derin acılar…
Öyle ki,
Hala silemiyorum acıları penceremden
gitgide buharlaşan yaşlarımdan yazıyorum.
Yüreğinde var mı bir iz, ya da rutubet kokan hüzün
Yokluğunu kanayarak hohluyorum camlara
belki çizdiğim kalbime dolarsın diye…
Yarı yolda bırakmadım çocuk gülüşünün ellerini
senin yaptığın gibi,
karşıdan karşıya muzip düşler savursan da
“annen gibi öptüm avuçlarından,”
besledim sütümden sağarak anaç ve aşkla”…
Ardına bakmamıştın bile,
Mahzun bakışlarımdan yağmurlar düşerken bir zaman
ben hep seni sevdim, hercai de olsan
sense bir bahar, bir yaz bulutu oldun uzaklara delice yağan…
Artık hüzünsü sıfatlar kıvranıyor sensiz yamaçlarımda
dua toplanıyor başucumda
hafifletici yakarışlar gün/ahlarıma
sessizce toprağımı örten bedenin olsun
demeyeceğim, istemem
son kez sevgilim;
“beni hiç sevmediğin kadar güçlü uğurla”
Neşe CÖMERT
2013-09-23