5
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
2362
Okunma

duydum ki
yağmur yağınca
martılar yolunu kaybedermiş...
(...)
yüreğinde eskimeyen
biraz sana
birazda kendisine benzeyen adam
sana koştum ki
konuşma eylemi daha sonra gelecekti
b/aktım sana...
yüreğinde görünmez bir güç
saçlarının her bir telinin arasından bana bakıyordu
avuç içlerime düşerken sen bir tutam
bazen sarıya çalıyor
sonra korkuyor ve kaçıyordu kızıla
sen gibi/tenin gibi değil mi?
sende var olan
seninle hep olan
sana ait olan gibi...
farkındayım
sana dair
sana ait her şey
bana ait gibi
seninleyim
seninle gibiyim ki
benzerlikler ortak paydalarda buluşturur
fizik yasasıdır...
işte bu yüzden avuç içlerimi öptüm
ve parmak uçlarımı
ve sonra soluğumu/soluğun gibi...
(bunu şimdi yazdım)
her anım seninle
şimdi yeniden doğmuş gibiyim kabul
kokuyorsun...
nergis kokusu sinmiş dağlarına
bir de portakal kokusu yamaçlarında
kokladım ve ısırdım acıttım mı?
çokça benziyordun çünkü
düş/tüğünde yerden alıp,
gömleğimin sol göğsümün ucuyla sildiğim
sindiğim renklere
kokarsın bilirim...
yalnız derin uykularda
rastladığımda sana
gerçekten/gerçektin
yatağının gölgesi olur
sığar yanına/yarına uyurdum...
tek vücut bir beden olmuşken
uyandırmak bana kalırdı affet ne olur
sahi bir farkı da yok değil mi?
gözlerim açık sadece
eşeliyorum toprağı
önüme b/akıyorum şu boşluğa
karanlığa...
maviden derin bir atlasın izlerine
önüme b/akıyorum gözlerim o kadar açık
içine düşer gibi
düşün içine gibi ki
tenine süründü bilmem fark ettin mi?
boynunu altına/ellerine/bacağına dokundu
kolunun altına
dirseğine ve oradaki beyazlığa
sırtındaki beni teğet geçip yüzüne çarptı
çarptı işte yüzüne
hiçbir yere sığdıramadım
ne diyebilirim ki...
(...)