3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
894
Okunma

soluk soluğa vardı
kapıdan
ilk bulduğu gölgeye
"bir su verin hele"
yorgundu söylemiyordu
ama söz dinlemedi
sakalından süzülen ter
"bir su daha verin hele"
aç mısın ey seyyah
aş/k bir ekmektir dedi
boğazda düğümlü
sırtını döndü
"bir yumruk vurun hele"
yutkundukça
deryaları sağmış belli
göz altında
yarık elleri
uzattı
"bir mendil verin hele"
nerden gelirsin
ben böyle yorgun görmedim
çok uzaktan çok dedi
kendimi aşa aşa
taşıyamaz gayri
"bir asa verin hele"
gölgesi yok
gövdesinde buruşuk çınar dallarının
öpsem ki yeri değil
yere sermiş yatağını
dedi
"bir uzanayım ben hele"
kendine geldin mi dedim
omzuma kuru tahta dokununca
dedi
sanma ki kendime aşığım ben
yolun sonu yalnız iken
durmak olmaz...
"bir yol verin hele"