0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
2129
Okunma

Yağmur sonrası,
Özüne çağırır gibi kokarken toprak
Islak bir kaldırımın, orta yerinde durdu
Yaşlı adam;
Göz bebeklerimde dolaştı bakışları,
Sakalımın biçimsizliği battı gözlerine
Öfkesini kusacak sandım,
baktıkça hoyrat görüntüme
Zira baştan aşağı süzmelere,
aldırmıyordu benliğim
Ve kaşlarıma kadar indirmiştim,
fötr şapkayı
Titrek ellerim sıkıyordu,
duyguların kayıt defterini
Dudağımda yanıyordu,
izmaritte çalan sigaram
Dayamıştım sırtımı,
yüzümü yaşlandıran,
soluk ışıklı bir sokak lambasına
Sadece bir bakış ötemdeydi özgürlük
Kurtulabilseydim eğer o delici gözlerden
Ve kızgındım
Çat kapı gelen ilhamın misafirliğine,
Yine kapılmıştım,
hiçliğe götüren yazma telaşına
Birkaç adım sesi böldü,
gecenin uhuviyetini
Sancısız doğdu kelimeler,
o yaşlı bedenden:
“Sen şair olamazsın, yazar da”
Yıkıldı yokluk nehrine kurduğum köprüler
Düştüm,
iki damarlı gözün bakış aralığına
Sustu kelimeler…
Sanki uzakta bir yerde,
ağlamaya başladı tüysüz yetimler
Nedennnnnnn?
diye bağırmak istedi mega şehirler
Ve konuştu o babalık:
“Çünkü sen;
Şair olamayacak kadar yakışıklı,
Yazar olamayacak kadar kalabalıksın”
İşte kırmıştı prangasını, muzır dilimin
“Bilemedin moruk;
istisnalara yaz beni
zira;
beni tanımlamaya yetmez,
senin belirlediğin aralık”
5.0
100% (3)