30
Yorum
27
Beğeni
5,0
Puan
3071
Okunma

Duyduğum ses içten değil, nota bilmez ney çalmakta
Mana kaymış, dil bozulmuş; adeta lâl tüm ustalar
Beden büyür yozluklarla, ruh tedricen alçalmakta
Güle meftun, aşkta ehil kalemler var, bak sustalar
Sarraf olan gözden okur, taraf olan düzden okur
Ah! Kabalık doğuştandır; elmas kalem inceltemez
Nefs afakî, Hak bakidir; arif yazı güzden okur
Hançeresi sesi bozan latif makam dinletemez
Şimdi mavi gökyüzünde kartallar yok, serçe mukim
Dik kayalar üzerinde kış boyunca yığılmaz kar
Şimdi düzler meydan okur, tepeler olmuşlar akim
Nasıl desem, had bilmezde kalmamış azıcık vakar
Üzgünüm ki bütün bunlar ahir zaman emaresi
Görmek sonra ders almak var, bildiğini okumadan
Taşa dönen kafaların cehaletin yok çaresi
Geçmez asla ukalalık kalpler çile dokumadan
Kel başına dermanı yok, can sahipsiz soyuluyor
Aşk, der kimi ışık yokken, ruh aslına uzaktayken
Dil keramet yönelişli söz etmeye koyuluyor
Kimi yitik yaban elde ya da düşmüş tuzaktayken
Tek mevsim kış yaşayanlar giyemezler yünden aba
Kimi kaba kelam eder kendi gibi hısım bulur
Aramadan geçer gider, sormaz ne dost ne akraba
Kimi de hiç sebep yokken insanlarla hasım olur
Doğruluğu göremeyen göz gönülle aralıyken
Kim zamanda yol alarak olur birer Molla Kasım
Can içerde mahkûm kalıp hasret ile karalıyken
El yumruğu yemeyen zat der ki; yenilmez Vakkas’ım
(11.08.2013 / Elazığ)
Güneri Yıldız
5.0
100% (28)