6
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1598
Okunma
Bir kelebek kanadını okşasaydın taş duvarlar kanardı
Ayağa kalksaydın yeşil bir orman gibi hürriyet
koşsaydın güneşe yangın deli sevdalar doğardı
Dokunsaydın saçlarınla Mont Blanc’a
bodoslama gelen fırtınalar dinerdi Sonia !
Ve geceleri kaçık yıldızları tutup ellerinle öpseydin bir bir
Kucaklasaydın ışığa doygun mehtabı olanca yüreğinle
beni bulurdun atlasın en kutsal ve en bakir yerinde
Sonia ! Paris’in bahar kokulu kadını
senin için evrensel düşler kuruyorum
Çocuk gülüşler topluyor yorgun göz bebeklerim
Ellerim ah nasırlı ellerim tırnak uçlarında tuzlanmış bıçak yarası
Güneşi tam alnından vuruyor kızıl bir füze bataryası
Ahh bugün hava neden kapalı
Neden yas elbiselerini giymiş pamuk yüzlü bulutlar
Neden iki büklüm Eyfel
Etme bilmez misin bu yolda acılar yoldaş bize
Toz pembe renkler taşımıyor dudaklarına bıraktığım ilk öpücük
Ve gözlerim de kartal kanatlı çocuk, henüz çok küçük
Dilimde sen; ben de ki adın Alplere ağlayan kız
Biz La Fountaine’in masallarında alev rengini almışız.
Sonia, ben hançerlenen rüyalardan
Ölüme restleşen onurlu savaşlardan geliyorum
Zaferi kutlamak henüz çok erken
Zafer insan olabilmekse eğer
Gönlere çekebilmekse onurlu sevdaları
Seni bekliyor Anadoluma kanat çırpacak
kızıl martıların yüreğine demirli
ateş közlü aşk !
Sonia bana bir yudum sen verir misin...
5.0
100% (8)