16
Yorum
42
Beğeni
0,0
Puan
2072
Okunma

bazen gözleriniz dalar
gelecek sanırsınız
ve sonra anlarsınız ki
her şey ümit ettiğiniz kadar...
...
bugün en varoş sokaklara vurmak istiyorum kendimi
harfleri gelişi güzel giydirmek
zevksizce hani köprü altı çarşılarından
ne varsa kınadığın ve de ayııpladığın-hatta dur be dur sövmek istiyorum içimden geldiğince-
ki sevmem bilirsin
....hadi gel de biber sür dilime
ne zaman Taksim dese biri
çiçekçi kadınlar gelir aklıma sıralı kaldırımda
ve harbiye boylu boyunca sırtında
az ilerde as sineması
tam ortasından notre dame de sion lisesi
ve ekose etekli kız kahkahaları
şarkı söylüyor gitarcı çocuk
bilmiyorum moda’da dondurmacı duruyor mu hala
boğazımda bu melez sancı olmasa
eşlik ederdim şimdi bu şarkıya
bir kaç yıldız takıp saçlarıma
çenendeki gamzeyi özledim
sarılmayı boynuna kaşe atkın gibi
bu hasret
çenesi düşük bir saat kulesi
rakamlarla belalı
...yumruk yumruğa
ne vakit küstü erguvanlar
renginde gözlerini okşadığım ortancalar
ya avuçlarından topladığım açelyalar
bir daha hangi sıcaklıkta açar
/kim bilir bir daha ne zaman b i z kokar istanbul/
kırıldı kuşların sesi
hangi yana dönsem ayrılığın mahur bestesi,
boynumda gümüş giyotin
ucunda zincirine asılan sessiz kederim
gözyaşımda yıkanır, göğsümde uyuttuğum sübyan
uzanırda tutamam esmer ellerini
dışarısı temmuz
ben kara kışım ben üryan
bilemezsin yokluğunda kaç akşam yaşlandı
kelimeler ölümlü, dilimde hicran
sabahlarıma çığ gibi yağar
yorgun düşlerimin
çatısız evleri
ne zaman düşer kim bilir adımların
makyajı akmış kentin ıslak kaldırımlarına
hangi gecikmiş mektuba eğilir de yüzüm
semaya yükselirim
İstanbul’un kanatlarında
ne zaman (güneşe) susar ölüm
bilirsin ben, ellerini severim uyanınca...
de_soulmate