22
Yorum
27
Beğeni
0,0
Puan
2093
Okunma
gizlenmekten kurumuştu gözyaşların
on dördünde ay nasıl durursa gökte
öyle duruyordun ap ak
kara gölgelerinin önünde
yere yapıştırmaya hazırdılar ilk hamlede
bir çoban karısı olmayı dilerdi gönlün
dumanın dümdüz çıkardı bacadan
dinleyerek koyunların çıngarak seslerini
önlerine koşardın akşam olmadan
senin arkandan batardı güneş
koyun sürülerini toparlayarak
ferman beklerken ölümüne
gözlerin yerde aydınlığa sızardı
günahlarını hatırladı adamlar
günahını yayarken ortalığa
kaç dünya katederdi kimbilir
insanların günah makarası
sıkı sıkı sarılmış ve sağlam çelikten
gözlerin nedense yerin dibine girerdi
daha taş atılmadan
ah Maria
günah çukurunda cehennemi gördüler iyiki
taşlara hazırlarken gövdeni
sorgularken kim masum kim suçlu değil
bir ses ferahlattı gönlünü
başını kaldırdı yerden
ar’ındın
şanslıydın
çöllerde yanıp gitmedi ruhun
insan aynasında gördün yüzünü
duadayken bütün melekler
suyun başını tuttun
avuçlarından aktı su
her Marianın bir İsa’sı olmazki!
24.5. 2013 / Nazik Gülünay