0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
963
Okunma

fırtına kara bulutlardan belliydi
griye dönmüş ufkun çizgisi
buzdağlarının kuytu yüzü
karanlık ve soğuk
ölümün çatırtısı bilindik gizlilikte
bir kaos’un
havada asılı tuzlu nem kokusu
güleç yüzümün
boyalı maskesi akıyor
geçmişin is karası temizledikçe karalıyor
vazgeçmekti belki kolay olan
dehliz diplerinden gelen
zincirlerin sesinden korkarak
terk edilmişlik yokluktan
belki yanlızlıktan
pervane olmuş eteklerden akan
kızıl erimiş lavları
ateş surların duvarını küle çevirmişken
ardıma bakmak aşkın anılarını tazeliyor
bir fısıltı düştü dudaklarımın arasından
duymakla duymamak adına
sus pus otağında oturan
hikmeti bilinmez kralın ocağına
zerk edilmiş şah damarına
gecenin bilinmez karanlığında
ağrısı dinsin diye gözlerini dikmiş
yıldızlarla dolu boşluğa
kabul görse sözlerimin her hecesi
tutardım elbet kollarını
define bulmuşcasına heyecan sarardı
hayaller akla zarardı
destur asasını üç kere yere vuranın sırrı
hikmeti suhal olmazdı
bırak suyun akışkan olmayan yönüyle
aksın nefesim
yolunu bulur elbet
sözümü sakınmam ben gene diyeceğim.