14
Yorum
9
Beğeni
4,7
Puan
1489
Okunma
Geldin...Bir eylül akşamıydı gelişin.
Hava karamış, hafif bir rüzgar vardı ve yağmur sesi.
Gelişinle durmuştu zaman, rüzgar susmuş,
Gökyüzü ağlamayı bırakmıştı.
Gücü yetse, gelişinle güneş battığı yerden tekrar doğacaktı.
Kapıdan girmiş, önce etrafı seyretmiştin...
Bakışların, eritiyordu herşeyi.
Ya da eriyen sadece bendim
Bakışların her ne varsa delip geçiyordu.
Bakamıyordum işte gözlerine...
Yüzümde bir yanma... Utanmıştım yine
Vazodaki çiçeklerde dolaştı ellerin,
Elinin değdiği yerde karanfiller koktu, güller açtı.
Yine aynı sandalyedesin.
Bir elin çayında, gözlerin bir kitap sayfasında
Sobada yanan odunların çıtırtısı
Arada, gözlerin kitaptan kalkıp bana uzanmakta
Bir hızla kaçırmaktayım yine gözlerimi,
İçimden geçenleri bilir mi gözlerin, düşlerimi görür müsün?
Özlediğimi hisseder misin?
Seni sevdiğimi biliyor musun ?
Offff...Neden hiç söyleyemedim bunları sana?
Şimdi söylesem duyacak, hissedecek, anlayabilecek misin ?
Gidişin de; tıpkı bu gelişin gibi...
Bir eylül akşamıydı, zaman durmuş,
Kelimeler anlamını yitirmiş, sus pus olmuştu her şey.
Gökyüzü ağlamayı bırakmış, rüzgar susmuştu
Bu gelişini yanlızca ben görüyorum
Ne kadar inkar etse de yüreğim
Artık; sen yoksun...
5.0
82% (9)
4.0
9% (1)
3.0
9% (1)