7
Yorum
10
Beğeni
0,0
Puan
1364
Okunma

Aşkının uğruna gam girdabına
"Dalarım" demişti; yâr...diye sevdim.
Umudun olurum, çile kabına
"Dolarım" demişti; yâr diye sevdim.
Hayatın gerçeği geceye inat
Tozpembe sanmıştım; yer, gök, kâinat.
Yolumda ölüme hazırdı güyâ
Râzıydı girmeye ateşten suya
"Sensiz bu bedeni dipsiz kuyuya,
Salarım demişti"; yâr...diye sevdim.
Kaydı var kalbimde her bir ahtının
Ecesi ben idim gönül tahtının.
Ne zaman dokunsa tenime teni
Alıp götürürdü, bendeki beni.
"İncimsin", feleğin elinden seni
"Çalarım" demişti; yâr...diye sevdim.
Bir başka kokardı bahçemde çiçek
Sanırdım ki ömür, böyle geçecek.
Kâh Ferhat olurdu, kâh Mecnûn, deli
Aşkına şahitti gözünün seli.
"Cehennem" deseler, aşkın bedeli
"Gülerim" demişti; yâr...diye sevdim.
Sözde "ben" kokardı her bahçe gülü
Ne vuslat beklerdim, ne de Eylül’ü.
Varsın tuzak kursun kaderin ağı
Sarsılmaz gönlümün muhkem otağı.
Öyle ki, "del!" desen, koskoca dağı
Delerim" demişti; yâr...diye sevdim.
Gözlerim kalbine işleyen oktu
Kurduğum hayalde hazin son yoktu.
Ar etti aşkından, gizlendi ayıp
Bir bendim kalbinde, gerisi kayıp
Her gün bin rekatı şükürden sayıp
"Kılarım" demişti; yâr...diye sevdim.
Hayat bir tiyatro, kapandı perde
Aşk paramparçaydı; parçalar yerde.
Kimse göstermedi güz ile kışı
Demedi inanma! Bu gönül işi.
"Üzülsen, ağlasan gözünden yaşı,
"Silerim" demişti; yâr...diye sevdim.
Kapıyı yüzüme çarparak gitti
Ölümsüz denen aşk, hüsranla bitti.
Mecit AKTÜRK