(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
tebriklerim günün şiirine hayata kattığınız sevgi yürekli cümle güzelliklere iyi ki varsınız şanssınız değerli şair Zeki dost..:) sevgim saygım selamlarımla..
“Göz hizası “ ne güzel bir tanımlama. Bu biraz iç huzuru gibi, biraz duygudaşlık gibi çağrışımlarla kucaklarken insanı güzel bir bakış derinliği…
Uyku sakinliğinde bir huzura yatırılmış nice anlaşılmaz, karmaşık duygu.
Yaşadıklarını yorumlamanın yolu biraz da böylesi dinginlikten geçmiyor mu? An be an bir akışın hızına ya da bir akışın duruluğuna bırakıvermiyor muyuz kendimizi.
Şiir, daha ilk dizeleriyle bile yorumun ötesindeymişçesine bir hissiyata büründürüyor bizi. Öyle ki şiirin perspektifi zihnimizde şekillenirken, kayıtsız kalamayacağımız bir anlam düzeyine ulaştırıveriyor.
şiirin en entellektüel adamı kim deseler peşin peşin Zeki Çelik derim bir çok kişi gibi. şiiri sanki başı boş kelimelerle yazmış gibi gösterip onlara anlam kuşandırmak ve hiç bir kaygı taşımadan bir rüyanın özeti gibi anlatabilmek zor iş neticede...
"hangi su zerresi kendisini akarak getiren ırmağı terk etmek isteyebilir ki..."
''bir sürü meze ama içerik yok'' Bayıldım bu dizeye. Ben yazsam; ''bir sürü meze ama içecek yok'' şeklinde yazardım ve çok basmakalıp bir söylem olurdu. Mezelerde içerik arayan şair iyi şairdir vesselâm. En içten saygılarımla.
Ah, bunu denemek isterdim uyumak ve büyümek uyumak ve büyütmek ve hiç uyanmamak u büyülü uykudan bazen bir gözümü açıp şiir okumak isterdim yinede:)) tebrikler güne yakışmış.
Bence de beklemeli. Ne demişler efendim, "Bekleyen derviş, çorbayı içermiş." Burası Türkiye dostlar. Nah verirler sana. Zaten sen kurban olarak seçilmedin mi o elit vatandaşlara?!.. Değişik bir kalemsiniz Zeki bey. Bu yönünüz ile zaten şiirinizin geldiği yeri hak ediyorsunuz. Sizi tanımak ayrı bir mutluluk. Yürekten kutluyorum. Nice paylaşımlara... Esenlikler içinde...
Bakmak ve de görmek hani.. Mutluluğa dokunamamak ama onu görebilmek bir çift gözde ve öfke ve nefret, dokunamamak ama hissedebilmek… Soyut kavramların telâşa ve de üzerinde tartışmaya gerek varsa bile, sonu yok bir yokuş; tırman tırman dur vesâir..
Ağaca peki, yeşile, yosuna, söğüt heybetine. Görebilmek ama duman nevî sis perdesi sebebiyle dokunamamak.
“göz hizasından bakınca üzerini örten yeşil battaniye yosundan yapılmışa benziyor onu deniz gibi bir yeşile boyadım orada uyuyor...”
Kullanılan tüm imgeler şiir boyu çıplak, göze ziyâfet; hadi gördüm desin biri.. Bir sır paylaşır gibi ve sır’lığından zerre fire vermemiş şâir.. Arada lûtfetmiş:
“ben hep bir sonraki gecenin yalnızlığından ürküyorum”
Burada yalnızlığı, yeşile boyanan sûretin yoksunluğu olarak addediyor da mânâ olabildiğine sığ bir deryâ misâl sergiliyor kendini.. Taşa toprağa, arz ile arşâ baştan aşağı aklın erebildiği her bir noktaya tek tek o üç harf demek miydi yoksa.. Yâhut dilim varmıyor kâtip, gayrısına mevsim giydirmek dilim varmıyor hele etten kemikten saâdete bahâr giydirmek, tipim değil :)
“geceler rüyalar nefesim orada uyuyor anılar ellerim ayaklarım orada uyuyor uyanık olduğu her saat aşk uzun bir uyku”
Şu sondan önceki dize hani:
“uyanık olduğu her saat..”
Hayâtı sevmemek değil benimki fakat en mümküne yol daha mâkûl ne dersiniz..
Veee evet efendim, kâlbî endişelerden uzak kurşunu kâğıda sürmek, lezzeti eşsiz bir ziyâfet sunmak okura, başarılı bir çalışma hakikaten. Beğendim ve en çok sevdiğim hâli kuştan böcekten sözü kâinata dokunuşlardan çok seyrek bir şekilde hakikatte titretmek.. Bunu sevdim çok şükür birkaç dizeydi. Ben en çok masalları severim çünkü.. Romanlar hayâti değil zîrâ kan ile kurşun ile edebiyat demesin kimse.. Üstâtlar öyle demiyorlar çünkü.. Bir gül bir de bülbül, hayat da bundan ibâret onların dilinde çok şükür..
Savaş daha başlamadan hani varların lehine kazanılır ya yalnızlık da bunun tam tersidir. O da yokların lehine kazanılan bir durumdur. Hayat hep varların yokların arasından geçip gider. Kimine göre vardır kimine göre yoktur.
Şiirler de buna benzer, kimine es geçer kimine duraklatır o dizeler, üzerine söyleyecekleri vardır onun. Söylenmiş her şey şiiri çoğaltır, çoğalan yalnızlıkları da seviyorum ben.
Savaş daha başlamadan hani varların lehine kazanılır ya yalnızlık da bunun tam tersidir. O da yokların lehine kazanılan bir durumdur. Hayat hep varların yokların arasından geçip gider. Kimine göre vardır kimine göre yoktur.
Şiirler de buna benzer, kimine es geçer kimine duraklatır o dizeler, üzerine söyleyecekleri vardır onun. Söylenmiş her şey şiiri çoğaltır, çoğalan yalnızlıkları da seviyorum ben.
ah be abi!..aslında yalnızlık sanıldığı kadar çok da ürkütücü değil biliyor musun?..ben kendimi baş başa bulunca daha çok seviyorum sanki...günler alabildiğince uzun seriliyor önüne...büfeyi yirmi dört saat açık tutmakta fayda var...belki gelen giden olur...hani genelde olmaz ya; -o sofra boşuna kurulur, boşuna kaldırılır- biz olduğunu varsayalım...sonra saatler başka bir günü kovalamaktan yorgun düştüğü için yerinde sayıyor...düşünsene ne güzel göğe kadar uzanmış kolların...bazen yan cepheden gölgelerin üstüne geldiğini görüyorsun...sonra düşünüyorsun da aslında hiç de yalnız değilmişsin...yan komşun bile sesini sana duyurmak için illa ki bir tamir işi çıkarıyor evinde her gün...kulağına sabah yedi-akşam dokuz bedava konser veren duvarların ayarı bozuk olsa da o seslere zamanla alışıyorsun sonra...bir gün çalmayınca da bu sefer sunturlu küfürler savuruyorsun içinden... ama sonra da diyorsun ki: allah başımızdan eksik etmesin!...yoklukları pek de belli oluyor...neyse ki dışarda yaşayan ölülerimiz de varmış...ziyaretlerine gitmek için kabul günlerine çağırmayı unuttular herhalde körolasıcalar!..sonra gözün karanlık bir odada işe yaramayan çatlak bir aynaya ilişince; ortamı gererek odanın efkârlı halini iyice dağıtmayı kendine huy edinmiş bu garibin, bütün gün gözlerini senden alamamasından son derece rahatsızlık duyuyorsun...yani o aynanın o duvarda ne işi var ki?..ne diye durur orda gece gündüz öyle değil mi ama..?..kimi bekler...kim bakar ki yüzüne?..
yani ne bilim bana sorarsan yalnızlığımızı hiç elden çıkarmayalım abi...başımızın üstünde taşıyalım yeminle bak!..sonra yokluğunda çok ararız...))..meral dediydi dersin...
Aşk filler kadar büyüyecekmiş uyuduğumuzda masalcı bacı söyledi sonra upuzunn bir yol olacakmış bastığımız her yer, kenarları papatya bezeli sevecek-sevmeyecekler bile bitiremeyecekmiş...
:( İlla hafta içi olmasa çat kapı gelebilirdim. Pazartesi için örtmen ya cumadan rapor alacak, ya pazartesi sabah erkenden alıp otobüse binecek akşama tiyatroya yetişecek. Nasıl da yokuşa serdim, pardon sardım değil mi? :) İzmir' e gelin siz de. Öğrencilerimizle gelelim. Ne güzel olurdu.
:( İlla hafta içi olmasa çat kapı gelebilirdim. Pazartesi için örtmen ya cumadan rapor alacak, ya pazartesi sabah erkenden alıp otobüse binecek akşama tiyatroya yetişecek. Nasıl da yokuşa serdim, pardon sardım değil mi? :) İzmir' e gelin siz de. Öğrencilerimizle gelelim. Ne güzel olurdu.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.