2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
795
Okunma
Kırmızı bir ateşe döndürdü bakışlarındaki ihanet,
Alev alev yaktı kainatımı gözlerindeki kehanet
Bir var olma savaşının ortasında derbederdim
Bir kere bekle desen bir ömür kapında sabrederdim
Ve de pejmürde bir mecnun gibi gelirdim peşinden
Tutuşturmak için mumlarımı dumansız ateşinden
Gündüz açardı şafaklarda, sırf senin için bir anlık
Kaybolurdu sensizliğin gözlerimde çizdiği karanlık
Yoğruldum vuslat teknenden taşarak bezm-i şahanem
Gönlüne, emrine rızık olmamak için yok ki bahanem
Okşarsa yanağımı bir rüzgar senden bilirim fısıltısını
Yıkamam yüzümü, dalıp matemine tutarım yasını
Kılıç yarası değil bu, kabul etmez ne doktor ne ilaç
Öyle bir dert ki hekimler, iflah olmaz derde muhtaç
Yeni bir ömre yelken açmak, silip paslanan bahtını
Bir çırpıda yıkasım geliyor gönlüme kurduğun tahtını
Sonra dönüp gitmek istiyorum kaybolduğum diyara
Ki bilirim kendimi her bulduğumda acıyacak bu yara
Papatyalar seni hatırlatacak, çiğdemler, güller seni
Şarkılar seni hatırlatacak, sözler, diller, eller seni
Bir nakaratta kor olacak ellerin boynumu saracak
Şehrin meydanında darağacı benim icin de kurulacak
Ayağımda pranga, elimde kelepçe içimde nedametin
Her kafiyesinde elin, beni kıyısından alacak kıyametin
Düşeceğim sonra uçurumdan sıcak mısralar işledikçe
Daralacağım, her dokunaklı şiirde seni düşledikçe
Ellerindir biliyorum, bu kor yaralarıma merhem
Köle pazarından beni satın alsan dirhem dirhem
İlacım derdim hekimim dermanım tabibim sensin
Ben Yusuf gibi satılan bir köle, züleyha sahibim sensin
Seni tasvir edebilir mi bu dağarcıkla bu lisan
Serabında eriyorum, gerçekten bir de yanımda olsan
Seni anlatmaya yetersiz kalır lugattaki iltifat
Tasvire yetecek ne kelime var, ne zamir ne de sıfat
Sükut sükut işlenecek nakışların ruhumun derinliklerine
Adım atacağım ayrılığın ile çölün yalancı serinliklerine