6
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
1623
Okunma

hep Ferahi çalardı kırkbeşlik
lehçesi sundurmada yanmış misal
akardın içime
haziran henüz kavgalı değildi ekimle o vakit
sessiz haykırırdım gözlerine değince
’ kara göründü’
envâi karanlıklara âşina
yanlış notalara basar gibi
yokluğun, varlığın elestiydi
ya ’kınalı yapıncak’ derdim bir replikten intihal edip
ya ’bitli ferace’
bilmezdim ki
aşk evrensel taşikardi
eşiklerde sürünürdü kıskançlığım
bilsen kaç yalancı pandomim eskittim
oysa mars’a dek senindi tüm planet
bana uçmayı sen öğrettin
sevmezdim siyahı hiç
seni tanıyana dek
kitaplara saklardım rimelleri
annemin gözlerini karartıyor diye
yirmi dört nisan gibi yürürdüm
özgürlük kaygısı taşımadan, dik
esaret tabelada henüz koyu gri gök
yağmurlar yağardı yine
maşrapalarla yıkanır yüz
zaman, sedirde oturan halı gibi dümdüz
şiirler aptaldı şâirler ağır hasarlı
ayakkabı çamuru gibi bir şeydi aşk
kurumadan eve girmesi yasaklı
otuz yıl sonra da büyümüyor insan
hâlâ saf düşlerin bahçesinde otluyor
hâlâ safkan lirizmin kollarında yaylım ateş
aşkla halvetlik
iki yakası bir araya gelmeyen müşebbek!
ToprağınSesi
.
5.0
100% (14)