31
Yorum
27
Beğeni
0,0
Puan
2327
Okunma
dışarda kalırdı hep adımların
eşikten içeri giremezdin Sofia
çağlayandı ruhun beyaz düşlerde
bir odaya iteklendin, atıldın
küçük pencereleri vardı
başka çatılara açılan
koca bir nehir akar giderdi önünden
ellerin darmaduman saçılırdı yerlere
kitaplarda esamesi okunmazdı adının
sen öylesine saf temiz bir sayfada
alel acele atılmış imzaydın
belirsiz duygularda, ya da yitik
kapı ağızlarında otururdun
önceki sen acırdı sana
gülerdi sonra
ahmaklığına
hüzün yazdılar bütün yüzlerine
kendini boşadın sofia
eteklerin epriyip döküldü de
dönüp bakmadın
bilmeden uzun ağıtlara koştuğunu
çevrende dolandın durdun
dönme dolaplar gibi
bilerek bir öykü bıraktığını yarına
kendinden başka kimsen olmadığını anladın
gördün gerçek yüzlerini insanların
çıkardıklarında maskelerini
önceden de sezerdin ya azıcık
yüzde yer değiştiren bir çizgiden
ne maymunlar dolaştığını alınlarında
yine sen acırdın be sofia
en kötü hallerinde onlara
bakıp gülümserdin
isyanı öğrettiler diline, kalbine kuşku soktular
sorguladın nicedir
elinden almaya kalktılar sorularını
dönmezdi ki dışın içine
nasıl ağlayacaksın söyle
ahh sofia!
7. 4. 2013 / Nazik Gülünay