3
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
2923
Okunma

Yirmiüç şubat cumartesi, saat yine mazide takılı kalmış
İmgesiz, süssüz, biraz eğribüğrü biraz da düz.
Ama yalın ve yalansız
Duygular bırakıyorum sayfaya ey şair
Anlaşılması imkansız değildir
Sadece dik durmaya çalışan
Ve fakat hep boynu eğik kalan
Kardelen misali yırtmıştır hayatın buzdağını.
Şafak aydınlık mıdır
Ölü bir çocuğun
Gözlerinden baktım hep dünyaya
Vurulmuştu tüm umutlarım
Ki bu yüzdendir, gözlerimin..
Yuvalarından çıkacak kadar
Büyük ve hüzünlü olması.
Çaresizliğin ve korkunun
Girdabında
Sıkışmışlığın ürkekliğini
Çözemez hiç bir dil
Ve yıkılmış bir dağın
Enkazından çıkan bu ’küçük kız’
Hiçliğin ne olduğunu iyi bilir.
Bir veda bile edemedim
Gün görmemiş çocukluğuma.
Evet!
Büyüdük; hayatın her türlü zırvasına.
Öysa öyle güzeldiki hayallerim
Bisiklete binmeyi öğrenecektim mesela
Beş taş oynamayı sonra.
Tutacak kadar taşların hepsini
Büyümemişti henüz avuçlarım.
Yargılanmadım hiç bir suçtan
Mahkeme tutanaklarında geçmedi adım.
Kimvurduya gitti çocukluğum.
Ah çocuk yaşım!
Kanlı gözyaşım.
.../Yarım kalmasaydı çocuklar
ve dahi hiç kurulamamış hayaller
belki tutardık...adı; sevgi, özgürlük, barış olan kanatsız kuşun ellerini.
öperdik sonra mutlaka
o buz gibi mermerleri/...
Atımın siyah kanatları vardı
Kömür gibi..
Gökten yağan
Beyaz incilerin altında kaldı.
Uçamıyorum şimdi.
Gel! değdir tenini ruhuma
Umudum kanatlansın
Okşa düşlerimiki
Buzdan hayallerim alev alev yansın.
Şimdi
Sonsuzluğu bırakıyorum avuçlarına
Birazdan seni alıp kanatlarıma
Yoksul göğüme çıkaracağım
Köle olacağım
Paha biçilmez gönlünün saraylarına
Vur aklımı zincirlere
Fikirlerimi yağmala istersen
Aşkın gölgesi düşmediyse bu mısralara
Ayır başımı gövdemden
Dilruba Emine Genç 26 Şubat 2013 Salı /03:10
5.0
100% (6)