2
Yorum
2
Beğeni
4,7
Puan
1084
Okunma

koca bir ormanın içine düşmüş
aç gözlü nefeslerin çarpıştığı
gizli bir rüzgarın uğultusu sarıyor
korkudan biçilmiş kanatlarımızı.
mevsimler bile birbirini hançerlerken
güneş ayı kucaklıyor mu hiç
geceye adını yıldız yazmıyor mu
gün kaybolurken
toprağın gücü kimde saklı
tarih fısıldamıyor mu kulağımıza
değişen rüzgarların yönü
kim kimler için esiyor
sarmaşıklar neden dolanır öyle
gübreyi neden emer ki tohum
kiralık konaklarda yetimlerin
çığlıkları neden dinmez ansızın
Ey! yürümeyen ve üremeyen akıl,
ölüm her an sana kılıç kuşanırken
hangi odalarda saklıyorsun kendini
maddenin garip dünyasında
boğazına dizdiğin
lokmalar mı dindirecek öfkeni
gücünün her damlasını harcarken
deniz kokan sahiller,
kır çiçekleri,
minik serçelerin suyu öpüşü
seni yolcu etmez mi
çağıl çağıl çağlayan ırmakların o güzel sesine
işte buna hayat diyorlar;
kirli dudaklarını yağmurun suyuyla yıka artık
taze ölümlere kulak ver
ruhunu maviye ateşlesin
ve portakal bahçelerin de erisin yalnızlığın
içinde ki topal çocuğun özlemini dindir
karanlık havana ışığı vur
matemli gecelerde konaklama
gençliğin boş beşiklerde avunmasın
ve kanın uyuşmasın
yeni doğan fırsatların telaşıyla
içinde yayılan sefil bakışlara
kapatma gözlerini
bu baş ağır gelmesin gövdeye,
etrafında dönüp dolaşan hayat senin için
bayrak açmış ölüme
direnebildiğin kadar.
5.0
67% (2)
4.0
33% (1)