24
Yorum
22
Beğeni
0,0
Puan
1616
Okunma

bünyem mi zayıftı
algılıyordu cinleri
pencere önünde kendilerine pişirdikleri
kahveyi ikram ediyordu cinler
bütün ışıklar sönük
onlarınki açıktı
lâmbayı aç diyordum anneme
açtığını söylüyordu
neden ışımıyordu odam
bütün renkler herkese açık
bana kırmızı yasaktı
kırmızı yorgan örtülüydü üstümde
ona mı seğirtiyorlardı
cezvelerini ocaklarını alıp
eşek kadar adamlar
üşüşüyorlardı
zayıflığımın başına
erkek kardeşimi taşırdım sırtımda
bizimkisi nazdan yapılma
iki adımda yorulur
flaşa zırlayarak bakardı
bir gözü omzumda kayıp
bütün sözler ona ayrılır
mızmızdı gülücükleri
annemin inekleri vardı sağılacak
bahçesi,ağaçları
babamın öğünü memurluk
bir kaç bardak bol şekerli içtiği çaydan sonra
akşamı gazete, radyoda haber
annemin şarkıları sallardı evimizi
avaz avaza türküler söylerdik
odadaki küçük salıncakta
babam sallardı bizi
çocukca düşlerimizin
şarkıları eşliğinde
küçük sokak inlerdi bizden
demirci Eyüp’ün çekiç seslerine
karışırdı sesimiz
sesini tanırdı annemin
üst komşumuz:
-bi yol o ilâhi söyler derdi
demirci Eyüp’e
cinlerim tepemden inmedi hiç
kahve içtikçe bindirdiler üstümeme
kollarımdan çekip götürmek istediler
nereye düşeceğimi bilmediğim yerlere
inatla ayak diredim
yapıştım en parlak yıldızın ucuna
bıraktılar sonunda solukları tükenerek
dönüp karanlıklarına
ışıkları yakmak bu kez bana düşüyor anne
yönlerini saptırmadan
ellerinden tutup bayrama götürdüğün
çocuklarım büyüdü
büyüyen caddeler,evler gibi
cinler küçük kaldılar
adresleri hep aynı kaldı
karanlıkların!..
9. 2. 2013 / Nazik Gülünay