ellerimiz bizim değildir bazen bazen gider bir çukurdan aşka küsmüş bir kadını çıkartır kadın dediğin ‘’öküzümüzden sonra’’ sofraya çağırdığımız çitelenmesi kolağızlarının el kadar yakalarımızın küllü sularda ninelerimizin elmacık kemikleri gibi belirgin yanakları çökük arzuları rafa kaldırılmış geniş kalçalarıyla sönük ve yalpa vuran sandallar gibi kırsal limanlarımızda onurun dubasına sımsıkı bağlanarak
Toprak kapı önlerini ıslamak ve kileri toplamak gibi sevecen damlara loğ çeken adamları sevebilmek ve silebilmek alınlarındaki teri yıkılmışlığını bazen omuzlarının omuzlamak
İncinme
ellerimiz bazen bizim değildir onlarındır da biraz çıkar hiç olmadık yerlerden yüzümüze indirilen şamarı zıplarsan kanarsın kanarsan ölürsün diyecek kadar küskünlük veren o munis azar azar azar bir kuyudan toplamadık ellerimizi ellerimizdi aşk ellerimizdi toprak bir yerlerde sinmiş çocuk silüetinde saklandığını sanan ancak her güzel şey gibi kısa ve acısız biten ve yakalanan kardeşölümlerine ansızın işkencesiyle ünlü hapishane revirlerinde kemeriyle asılan dirim gibi muğlak varıldığı anda her birimizi ayrı ayrı kıyamına durduracak
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
"ellerimiz bizim değildir bazen" eller, ayaklar, bas gözler... degildir bazen denilir ki bu iradesini baskasinin ele gecirdiginin bilinmesi; oldukca degerli farkedistir ki o andan itibaren irade tekrar kendimizdedir. o irade kaybinda da yaplilanlardan sorumsuz sayilamayiz. irade kaybi esnasinda yapilanlar ne gibi sonuclara götürmüsse onunla sorumluyuz. kamu vicdani zalimi de yargilarken onun haline bakar, sayet samimi pismanlik görürse o ölcüde acilarini küllenmeye birakir... iyilikte kötülükte unutulmaz!
Wewin şiirlerinin sadece şiir olduğuna inanmadım hiç. Onu ilk tanımaya başladığım günden beri kocaman yüreği, bilgi ve gözlem gücüyle şiire nasıl derinlik kazandırdığını görebiliyorum.
Çağının tanığı olmak ve sadece olmakla kalmamak, bunu dillendirmek ve eyleme dökmek bizim elit edebiyatçılara ters gelen br şeydir.Ne zaman biri ağzını açsa hemen kategorize edilir. Kimliği bellidir ne de olsa, kıyısından köşesinden bir sözcük değse şiire mevzu başka boyutlara taşınır. Oysa ki meselenin sadece bir kürt türk meselesi olmadığını bir gün anladıklarında 10 yıl geride kalmış olacaklar.
Sorunun, bu kokuşmuş düzenin bütün emekçi ve yoksulları ezerken kendine üstat, büyük şair, yazar diyenlerin müdahil olmamasından kaynaklandığını ve tepki verenlere karşı da hep aynı senfoninin yapıştırılması...Edebiyat ve özellikle şiir, suluboya aşklardan geçilmiyorken, ben iyi yazıyorum okumaya ve kendimi bilgiyle donatmaya ihtiyacım yok diyen bi sürü zavallıyla dolu. Haliyle hayatı ve felsefeyi algılamayan bir kafanın kalbi de eksiktir, şiiri de.
Çünkü hayat onlar için klavye ve ekrandan ibaret...kasanın içinde ne olduğu önemli değildir. Bugün kanla sulanmış bir bölgenin sözcükleri konuk oluyorsa şiire bu öyle olması gerektiği içindir şair için. Yarın başka bir şey olduğunda, başka yaralar açıldığında yüreklerin kuzeyinde bir yerde, aynı duyarlılık orası için de gösterilmelidir.
Bir örnek vereyim, Almanya da Meinhof, çok zengin ve kariyerli bir gazete patronu olabilecekken Çürümüş ve kokuşmuş Almanya yı yakasından tutup sallamayı tercih etti. Bir kadın olarak makyajlı fantazilerle uğraşıp düşlerini genelevine düşürmedi. Şu an günümüzde Pınar Selek gerçeği var, elinde terazi tutan o hergün tecavüz edilen adaletin iyice çürüdüğü bir zamanda direndi ve direnmeye devam ediyor. Ülke herkesi zehirleyen ve içine gömen bir bataklığa dönmüşken, afedersiniz ama ben burda bölücüyüm işte: Susanlar-kabullenenler bir tarafta karşı koyanlar direnenler bir tarafta kalsın.
Fazla uzatmayayım, mevzu uzamasın şiirle kal sevgili Nevin...
burada mevzu neden pınara gelmiş, du bi daha okiycam..neyse ben bunu makdenz (metin akdeniz i dünya edebiyat literasına dâhil edeceğim isim ) le konuşabilirim. iyisi ben bu vesileyle wewin i bi daha okiym.
burada mevzu neden pınara gelmiş, du bi daha okiycam..neyse ben bunu makdenz (metin akdeniz i dünya edebiyat literasına dâhil edeceğim isim ) le konuşabilirim. iyisi ben bu vesileyle wewin i bi daha okiym.
lâkin şu terörü de teröristi de devletçiyi de devletçik'i de ayıramadım gitti bir türlü. ölürsem gamdır içime. derim, eski günleri aradığımızda-andığımızda eski yaşlar dönse yerine! öldüğümüzle kalmasak hani
öyle ya da böyle, siyasiler şairleri de bu oyun tahtasında görebilmeli hesaba katmak zorunda kalmalılar. Ben de Güliver Cüceler Ülkesinde ile cevap vereyim. Savaşan Liliputların savaş nedeni bir halkın yumurtayı yuvarlak tarafından diğer halkın ise sivri tarafından kırmasıymış.
Neresinden kırılırsa kırılsın yumurta, huzur içinde yemek nasip olsun.
daha özgür daha ne istediğini bilen daha sağlam nasıl olunabilirin ortak
çıkarlarına.
Aslında kimsenin tam olarak kazanmadığı bir erkler çatışmasıdır ya savaş
ve travmatik topluluklar bırakır geride.
Size başka bişey söyleyeceğim ;
Sanırım Taywan dolaylarında:) bütün yerli halkı kılıçlardan geçiren ünlü bir komutan binlerce insanın kanına duyduğu bir anda
ki o an... bütün ordularını ve mal varlıklarını terk ederek yaptığı zulmün boğucu karargahından kurtulmaya çabalar
neredeyse her köyün meydanına ve kentlerin olağanüstü güzel işlenmiş tapınaklarının yakınına basit bir taş yerleştirerek
şunları yazdırır:
canıı olan hiç birşey öldürülmeyecek hayvanlar boğazlanmayacak ekinler biçilmeyecek ağaçlar da kesilmeyecek meyveler koparılmayacak ...
.... .......
o öldüğünde yarım bir avakadosu vardı kendiliğinden yere düşmüş olan epey bekletilmiş garip bir meyve
şimdi onu anıyor olmamızın tek nedeni kıyımların insan erdemliliğine ters düşmesi ile insan onurunun ayaklaraltına alınmaması gerektiğine dair çıkarımdı.
fakat en güzeli, orduları için programlanmış bütün savaş tekniklerinin bir çeşit dans olarak yalnızca gösterilerde anılır olamasıydı.
şiirimizle ilgisi yok fakat; barış'ın misketleri şeffaf ve zararsızdır tıpkı şiirler gib lsa olsa süründürür :)
hiç ajite etmeden söyleyeceğim . ben barış lafını ağzına alanların neden savaştan yana durduklarını anlayamadım bir türlü. mesela bölümüne canlı şahitliğim vardır ;
''halkların kardeşliği'' derken arkalarında ülkeyi yarıdan bölen harita durur. ben ikisini de sevmem . söylemi de. çünkü benim gördüğüm bildiğim tanıdığım halkalr arasında yok öyle bir düşmanlık! olmamalı . bence orada başka bir şeyler var. dürüst olalım ülkenin büyük şehirlerinde batı bölümünde neredeyse 30 milyon insan var. savaş mı var? bence yok . hatta alt alta üst üste karışmış bir vaziywette yaşıyoruz. ki olması gerekende o. ve -yanlışlarını elbette desteklemem- bir devlet var.
ve daha iyi imkanlara sahip olmak nasıl bir esas payda olur demokrat zihniyetli bir akıl için! örneğin Türk olmak örneğin Kürt ya da çerkez bilmem ne olmak. bunların hepsi kafatasçılık faşistlik değil midir aynı oranda...
inanın bunları tüm samimiyetimle söylüyorum. insan olmanın erdemini hep beraber yükseltelim hep beraber hak arayalım amenna. yaşadığım gerçek bir örnek ;
Van'lı çok sevdiğim beni de çok seven bir arkadaşım doğan çocuğuna benim ismi mi vermek istediğini ama bunu orada koymadıklarını söylediğinde inanmamıştım. gerekçe ''baş kaldıran'' gibi bir manası varmış da filan. oldukça üzmüş ve şaşırtmıştı beni ve neticede zoraki yazdırdık adını. bu gibi bir sürü iç acıtıcı -bir asker çocuğu olarak hem de- bir sürü yanlış uygulamaların olduğuna eminim. ama bunların hiç birinin bir ülkeyi bölmekle bağdaştıramam. ve bir terör örgütü bunu sağlamak içinse dağda bayırda çok çocuk peişan b inlerce ana kuzusu buna da inanmam. ben samimiyim ama büyük şehirlerde tüm devlet imkanlarını kullanarak bu devletin ipini satanlara da malesef hakkaniyetle bakamam . ben o da yarı ölüm gibi ömrümde bir kere 3- 5 ay gittiğim o da zoraki bir şemdinli bir hakkari benim vatanımdır namusumdur diyorsam . ve her namus nasıl pazarlık tanımazsa can pahasına korunursa. ne idiğü belirsiz mihrakların oyununu görmemek mi olacak insancıllık.
bence doğru okumalı tarihi. devleti kötü insanlar yönetmiş olabilir daha iyilerini buluruz. ki hatırlatmaya gerek var mı özeillkle doğuda bahsi geçen yerdeki tüm vekiller de Kürt asıllı değiller miydi. bizler ayrılmaz kardeşleriz etle tırnağız. hata varsa düzeltelim daha iyi insanlıık için ateş olalım barikat olalım ama şuy güzelim ülkenin geleceğini bu işle yoğrulmuş ve uğrunda her şeyi yaptıklarına bir tarih şahit olduğumuz asimile güruhlarına kaptırmayalım.
oldukça samimi ve içimden geldiği gibi yazmaya çalıştım. kelime hatası dışında özü birdir yazdıkllarımın içim gibi Allah şahit... biz birbirimizden koptuğumuzda kıyametimizdir ... ama kucaklayacağız aksine ve inadına
bir ırk bir etnisite değil insanlık uğruna kardeşçe. hep olduğu gibi ...
öyle ya da böyle, siyasiler şairleri de bu oyun tahtasında görebilmeli hesaba katmak zorunda kalmalılar. Ben de Güliver Cüceler Ülkesinde ile cevap vereyim. Savaşan Liliputların savaş nedeni bir halkın yumurtayı yuvarlak tarafından diğer halkın ise sivri tarafından kırmasıymış.
Neresinden kırılırsa kırılsın yumurta, huzur içinde yemek nasip olsun.
daha özgür daha ne istediğini bilen daha sağlam nasıl olunabilirin ortak
çıkarlarına.
Aslında kimsenin tam olarak kazanmadığı bir erkler çatışmasıdır ya savaş
ve travmatik topluluklar bırakır geride.
Size başka bişey söyleyeceğim ;
Sanırım Taywan dolaylarında:) bütün yerli halkı kılıçlardan geçiren ünlü bir komutan binlerce insanın kanına duyduğu bir anda
ki o an... bütün ordularını ve mal varlıklarını terk ederek yaptığı zulmün boğucu karargahından kurtulmaya çabalar
neredeyse her köyün meydanına ve kentlerin olağanüstü güzel işlenmiş tapınaklarının yakınına basit bir taş yerleştirerek
şunları yazdırır:
canıı olan hiç birşey öldürülmeyecek hayvanlar boğazlanmayacak ekinler biçilmeyecek ağaçlar da kesilmeyecek meyveler koparılmayacak ...
.... .......
o öldüğünde yarım bir avakadosu vardı kendiliğinden yere düşmüş olan epey bekletilmiş garip bir meyve
şimdi onu anıyor olmamızın tek nedeni kıyımların insan erdemliliğine ters düşmesi ile insan onurunun ayaklaraltına alınmaması gerektiğine dair çıkarımdı.
fakat en güzeli, orduları için programlanmış bütün savaş tekniklerinin bir çeşit dans olarak yalnızca gösterilerde anılır olamasıydı.
şiirimizle ilgisi yok fakat; barış'ın misketleri şeffaf ve zararsızdır tıpkı şiirler gib lsa olsa süründürür :)
hiç ajite etmeden söyleyeceğim . ben barış lafını ağzına alanların neden savaştan yana durduklarını anlayamadım bir türlü. mesela bölümüne canlı şahitliğim vardır ;
''halkların kardeşliği'' derken arkalarında ülkeyi yarıdan bölen harita durur. ben ikisini de sevmem . söylemi de. çünkü benim gördüğüm bildiğim tanıdığım halkalr arasında yok öyle bir düşmanlık! olmamalı . bence orada başka bir şeyler var. dürüst olalım ülkenin büyük şehirlerinde batı bölümünde neredeyse 30 milyon insan var. savaş mı var? bence yok . hatta alt alta üst üste karışmış bir vaziywette yaşıyoruz. ki olması gerekende o. ve -yanlışlarını elbette desteklemem- bir devlet var.
ve daha iyi imkanlara sahip olmak nasıl bir esas payda olur demokrat zihniyetli bir akıl için! örneğin Türk olmak örneğin Kürt ya da çerkez bilmem ne olmak. bunların hepsi kafatasçılık faşistlik değil midir aynı oranda...
inanın bunları tüm samimiyetimle söylüyorum. insan olmanın erdemini hep beraber yükseltelim hep beraber hak arayalım amenna. yaşadığım gerçek bir örnek ;
Van'lı çok sevdiğim beni de çok seven bir arkadaşım doğan çocuğuna benim ismi mi vermek istediğini ama bunu orada koymadıklarını söylediğinde inanmamıştım. gerekçe ''baş kaldıran'' gibi bir manası varmış da filan. oldukça üzmüş ve şaşırtmıştı beni ve neticede zoraki yazdırdık adını. bu gibi bir sürü iç acıtıcı -bir asker çocuğu olarak hem de- bir sürü yanlış uygulamaların olduğuna eminim. ama bunların hiç birinin bir ülkeyi bölmekle bağdaştıramam. ve bir terör örgütü bunu sağlamak içinse dağda bayırda çok çocuk peişan b inlerce ana kuzusu buna da inanmam. ben samimiyim ama büyük şehirlerde tüm devlet imkanlarını kullanarak bu devletin ipini satanlara da malesef hakkaniyetle bakamam . ben o da yarı ölüm gibi ömrümde bir kere 3- 5 ay gittiğim o da zoraki bir şemdinli bir hakkari benim vatanımdır namusumdur diyorsam . ve her namus nasıl pazarlık tanımazsa can pahasına korunursa. ne idiğü belirsiz mihrakların oyununu görmemek mi olacak insancıllık.
bence doğru okumalı tarihi. devleti kötü insanlar yönetmiş olabilir daha iyilerini buluruz. ki hatırlatmaya gerek var mı özeillkle doğuda bahsi geçen yerdeki tüm vekiller de Kürt asıllı değiller miydi. bizler ayrılmaz kardeşleriz etle tırnağız. hata varsa düzeltelim daha iyi insanlıık için ateş olalım barikat olalım ama şuy güzelim ülkenin geleceğini bu işle yoğrulmuş ve uğrunda her şeyi yaptıklarına bir tarih şahit olduğumuz asimile güruhlarına kaptırmayalım.
oldukça samimi ve içimden geldiği gibi yazmaya çalıştım. kelime hatası dışında özü birdir yazdıkllarımın içim gibi Allah şahit... biz birbirimizden koptuğumuzda kıyametimizdir ... ama kucaklayacağız aksine ve inadına
bir ırk bir etnisite değil insanlık uğruna kardeşçe. hep olduğu gibi ...
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.