1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
700
Okunma
Islaksın
Mumun yanarken ki bıraktığı damlalardan
İp gibi yanıyor bedenin
İçinde yalnızlığın uzak sesi
Sarılıyorsun gün ışığına
Kaç defa kaçtın karanlıktan
Bir yanın yanarken
Islaksın
... Mumun yanarken ki bıraktığı damlalardan
Ölümsüz mü sandın içindeki yangını
Bir gövde kaç ip barındırır
Çıkamadın bir mumun içinden
,,,,,,,,,,,,,,,,
Babam
Demir yolunda bir işçiydi babam
İlk yükünü evden alırdı
Erken büyümenin yorgunluğundan
Babasız büyümüştü
Erkenden evlendirilmişti annesi
Birde kız kardeşi vardı bakacağı
Oysa hep okumak istemişti
...
Ailesi defteri
Rayları kalemi oldu bir ömür
Yazdı yazdı vagonlarla
İçindeki bütün yolculukları
Babası da işçiydi
Ölmüştü
Daha on sekiz yaşında
Sarıkamış denen o buz dağının altında
Her ikisi içinde
Sadece kelimeydi baba
Ondandır bazen
Bir toz gibi ezik
Bazen aslı taş gibi sert
,,,,,,,,,,,,,,,
Kapılar
Bir zamanlar kapılar vardı
Yağmur yağınca elma yanaklı olan
Bardak bardak su içerdi ahşaplığı
Ses verirdi dövülüşü
kabuk bağlamış yaralara
bir zamanlar kapılar vardı
çiçeklerinde hatıraların biriktiği
kaç mevsim kokmuştur bilinmez her biri
dün babaannemize kokmuştu
... ölüm sıralı ise
sonra babamıza
bir zamanlar kapılar vardı
açılması sevinç
kapanması acıydı
neşeden boğulurduk sürekli açıksa
güvendi komşularımız o zamanlar
şimdi kapılar taştan soğuk
anlatıya demir
kapıyı kapatanlar geri gelmiyor
Akif Tütüncü