(Şiir değil yanlış anlaşılmasın,
deneme, makale, yada şiirsel günce...
Burda ne varsa edepli ama tamamı bildiğin düz delice...
insan gökteki çekime giriyormuş, yerçekiminden kopup.
Başaşağı yeryüzünü gökyüzü edinebiliyormuş,
yâr yüzüne değmeyince)
/
Uçuyorum, ayaklarım yere basmıyor dersen, aşıksın.
Düşüyorum, ayaklarım yere değmiyor dersen, bizdensin,
geç şöyle!
/
Yine uyuyamıyorum günlerdir.
Saatlerce yatağın içinde gözlerim kapalı uzanıyorum, ama nâfile...
Susturamıyorum beynimde dönen sesleri,
kutu kutu kimse elele tutuşmuşlar
ve ben çıldırana kadar bağırıyorlar "arkasını dönse", diye...
İlaçlara sığınmıyorum artık, onlar da kâr etmiyor çığlığımı dindirmeye.
Doktor desen, çoktan kendi hâlime saldı beni.
Biliyor dilaltında biriken ilaçların mideme erişemediğini.
Anlamıyor kimse beni, anlatamıyorum sensizliği...
Sussun artık ses de sessizlik de
- sessizlik nasıl bağırır bilmezsiniz siz-
Bir defa dinleseydin beni, bir defa konuşabilseydik,
anlatacaktım gözün sadece
siyah,
mavi,
yeşil....
kahverengiden ibaret olmadığını.
Konuşabilseydik söyleyecektim sana
gözlerin
siyah-
beyaz,
mavi-
beyaz,
yeşil-
beyaz...
kahverengi-
beyaz durumlarını..
Önemi yok artık tarçın renkli dillerin, kül renkli kulakkesilmelerin
ki renksizliğin...
Sen de anlamadın ya beni,
bu kördüğüm dilimle kim anlasın beni- neme gerek artık anla/ma
neye gerek artık fikri kabul
gerekliliği neye yada kime artık,
boşverdim çekimsizliğimi,
yere, göğe, dile, fikre... -dine deme, akıl gitse de kalpte Allah var-
Hani bin defa anlatmaya çalıştığım gerçeksizlik vardı ya;
bir defa göz kapatıp ruhen düşünülseydi o,
bir defa anlatmak istediğim fikren yaşanabilseydi
-kuyuya bir taş attım, kırk akıllı bulamadım zahar-
Yalan yada gerçeksizliği olan birşey olmadığını keşfettim hem,
çünkü s e n s i z k e n heran gökçekimine maruzum ben.
Ayaklarım yere basmıyor, göklerde sonsuz d/üşüyorum sevgili.
Yalnızlığın dibi orasıymış.
Ben buldum, ben keşfettim, ben çözdüm, ben yaşadım...
Ben sensiz kaldım, ben yalnız, ben çaresiz, ben dibimin dibinde...
Günümü gördüm ben
Fizik, kimya, biyoloji kurallarını da alt-üst ettirdin ya bana,
benden sonra
Helal olmasın sana, haram da...
Ne halin varsa gör bile diyemiyorum be, günah bana
Ayaklarım yere basmıyor evet
Gök çekimli bir fırtına içinde dönüp duruyorum sonsuz karanlıkta.
Normal insan olsa toprağa basar ağırlığınca.
Gök tepesinde,
bulutlar el sallar şekilden şekle girip ödüllendirir insanlığını falan... Ben sensiz kalınca içimdeki boşluk ağır basmış olsa gerek,
bulutlar değil toprak el sallıyor bana
şekilden şekle girip,
-gel hadi toprağına
Ne namussuzmuş bu doğa,
ne dönekmiş ,
ne fırıldakmış.... susmak istemiyorum hayır,
ne varsa bilsin eldeki âlem;
evet, yalancısın Newton!
Herkese yerçekimi varmış,
herkes/leşemeyenlere gökçekimli hortumun kucağında kıyamet varmış.
Neden bunu da yazmıyor o kalın ciltli kitaplarınız.
Ben buldum, ben keşfettim, ben yaşadım! Test ettim onayladım
Mutlak herkesleşemeyen birileri daha vardır bunu yaşayan ,
lütfen ulaşsın bana, birlik olalım
Delilik değil ya, neden anlamak stemiyorsunuz hâlâ, bi rahat bırakın kollarımı!
Ayakları yere basamayan,
-göğe fırlatılmış değil- sonsuz boşluğa düşen insanları deşifre etmek istiyorum ben.
Haklılığımı ıspatlayamazsam bitmeyecek bu kayıplık.
Lütfen herkesleşmeyen birileri varsa el kaldırsın;
-göremiyorum- herkesin yanında herkesi var...
Gördünüz mü doktor,
diğerleri benimle beraber o hortumun içinde işte
yalnız değilim, biliyordum!
Hadi çözün kollarımı,
yerçekimine bizi böyle uyduramazsınız! ÜSTÜ KALSIN
BENDE YETERİNCE VAR
Gülşen Mavi
bildiğin düz deli